Deli Süleyman
Lisede tarih dersinden bir ödev hazırlamak zorundaydık. Konu olarak Osmanlı tahtındaki delileri seçmiştim. İbrahim’in, Mustafa’nın yanına, Kanuni Süleyman’ı da eklemiştim. Hoca “bu nereden çıktı” diye sormuştu haklı olarak. “Kendisine kalan mirasa bakarsak, 46 yılda becerebildikleri pek akıllı işi değil” diye şımarmıştım.
Tayin edici olanın hükümdar olmadığını, tarihi şartların ve sosyal dinamiklerin belirleyici olduğunu düşünüyordum. Süleyman’ın da elverişli şartları pek iyi değerlendiremediği kanaatindeydim. Haksızlık ettiğimi zamanla anladım. Potansiyelini sonuna kadar realize etmiş olan imparatorluğun siyasi, sosyal ve iktisadi düzenini öylesine tahkim etmiş ki, kendisinden sonraki üç yüzyıl boyunca durmaksızın yenildiği halde yıkılmadı imparatorluk. Hani şu, gaza ekonomisiyle ayakta durduğu iddia edilen, talandan gayrı bir kaynağı olmadığı düşünülen, Osmanlı İmparatorluğu…
***
Televizyonla aram yok. Dizilerle hiç yok. Bunca yıldır onca gürültü koparan onca dizi içinden sadece birinin bir tek bölümünü, o da şehirlerarası bir otobüste mecbur bırakıldığım için seyrettim diyeyim, siz anlayın.
Televizyon dizilerine karşı olduğum neticesi çıkmasın. Hiç seyretmediğim halde, her birinin Türkiye’nin kendisiyle hesaplaşmasına bir biçimde katkı yaptığını düşünüyorum. “Seyretmeden böyle bir neticeye nasıl varırsın” diye soranlara cevabım da var: Seyredenlerin reaksiyonlarından…
Neyse… Muhteşem Yüzyıl’ın ilk bölümünü de seyretmemiştim. Digitürk’ün kayıtlı filmleri arasında görünce seyrettim. Sonra da hakkında yazılıp çizilenlere bir göz attım. Süleyman yaşasaydı, bu tepkiler karşısında mutlaka delirirdi diye geçti içimden.
***
Benim de eleştirilerim var. Mesela Harem’de verilen eğitim çok karikatürize edilmiş. Ağırlıklı olarak protokol eğitimi olmadığını, dil, din, estetik gibi konuların yanı sıra, baştan çıkarma konusundaki müfredatın daha zengin olduğunu da zannediyorum. Tamam, televizyonda yayınlanacağı için olduğunu anlıyorum ama kölelerin muayene edildiği, kadınların yıkandığı sahnelerde de fazla edepli tercihler yapıldığı kesin.
Mesela Cafer ağa gibilerin katlinde sadece rüşvet ve zulmün rol oynayamayacağını, eğer rüşvet ve zulüm böyle cezalandırılacak olsaydı, sarayda kimsenin kellesini omuzlarının üstünde taşıyamayacağını filan düşünüyorum.
Yani ki Süleyman, bence, gerçekte olduğundan, olabilecek olduğundan çok daha temiz, saygıdeğer, mahir ve neredeyse kutsal bir figür olarak resmedilmiş. Bir tık sonrası peygamberlik.
Görüldüğü gibi, benim eleştirilerim yaygın eleştirilerin tersine. Eleştiriyorum ama bence mahzuru yok. “Kaldırın şu diziyi” diye kampanyalar filan düzenlemek aklımdan geçmiyor. Aksine, iyidir. Yapanların ellerine sağlık.
***
Birileri bu memlekette başkaları için her şeyin iyisini biliyordu. Kendilerini ahaliye vasi olarak tayin etmişlerdi. Kendilerine vesayet edilmesine isyan edenler ufacık bir fırsat kırıntısı bulduklarında, vasi cübbesini severek giydiler.
Diyelim ki haklılar. Diyelim ki Süleyman hak etmediği biçimde resmediliyor. Seyretmeyin kardeşim, başkalarının seyretmesine neden mani olmaya çalışıyorsunuz? Bizim sizin kadar aklımız yok da, yoldan mı çıkacağız? Sonra, madem beğenmiyorsunuz Süleyman’ın bu şekilde resmedilmesini, istiflediğiniz onca kanaldan birinde, sizin Süleyman’ınızı anlatın. Elinizi tutan mı var?
Cemalettin N. TAŞCI