Derbi Bitti
Derbi bitti.
Oynanan şeyin futbolu andırmadığının herkes farkında. Galatasaraylılar maçı kazanmanın tatminiyle, futbol diye bir şeyin yokluğuna aldırmayabilirler. Ama kalan herkes futbol niyetine bir arbedeye şahit kılınmanın yol açtığı ruh halindedir herhalde.
Ne olsaydı futbol vardı diyecektik? Ne olsaydı futboldan tatmin olacaktık? Mesela doğru dürüst paslar, rakip defansı açmaya yönelik zekice teşebbüsler, defans oyuncularının akıllıca yer tutmaları, kaleciyi zor durumda bırakacak yerlere vurulan toplar, kalecilerin o topları çıkarmaları, filan… Bütün bunların yerine bir yığın çirkinlik, rakibi sakatlayabilecek hamleler, bol bol sarı ve kırmızı kartlar izledik. Ancak çıldırmış futbol seyircilerinin izlemekten zevk alabileceği şeyler.
Ama itiraf edelim, bu futbol düzeni, birçoğumuzu, bu tür şeylerden zevk alabilecek şekilde dönüştürdü. Futbolu böyle bir şey zanneder hale geldik çoğumuz. Eğer kanallar Avrupa liglerini yayınlamasa, belki hepimiz bu zannın esiri olabilirdik.
Politika işte tam da o halde. Çünkü kanallar Avrupa politikasını yayınlamıyor. Çoğumuz bu süreçte çıldırdık. Bize sunulanı politika olarak kabul ettiğimiz sürece, politika bizi çıldırtmaya devam edecek. Asıl yapmaları gerekenin yerine rakibin bacaklarına fütursuzca çift dalanları, sahanın ortasında dilini çıkaranları, durduk yerde kendini sahanın ortasında yere bırakıp rakibine haksız bir kart verdirmeye çalışanları, bu tür işleri başkalarına kıyasla daha maharetle becerenleri kahraman saymaya devam edeceğiz.
Eğer politikaya ihtiyacımız olmasaydı, bütün bu çirkinlikleri, onlardan zevk alanlara terk edip, arkamızı dönebilirdik. Ama politikaya ihtiyacımız var.
Ve bütün bu makine, “iyi ama onlar daha fazlasını yapıyor”larla dönüyor. “Ne yani, bırakalım onlar mı galip mi gelsin”lerle dönüyor.