Ekonomik Mevzular

GameStop vakası hakkında Özgür Demirtaş da bir video yapmış. Sağ olsun, bilgilendim.
Sağladığı malumattan daha kıymetli olduğunu düşündüğüm bir yanı var videonun. Demirtaş’ı izlerken kafamda bir fotoğraf oluştu. İki mahallenin çocukları taşlarla, sopalarla birbirlerine girmişler, kimin yumruğunun kime denk geldiğini takip etmenin imkânı yok. Kenarda da kısa pantolonlu, daha önce benzer bir şiddete hiç şahit olmadığı için gördüklerine inanamayan, bir yandan hıçkıra hıçkıra ağlarken bir yandan da “ama yapmayın, üstünüz kirleniyor, anneniz kızacak” diyen bir çocuk…
Biz en iyisi Mahfi Eğilmez’e kulak verelim. O da böyle bir kavgada elinde sopayla vurulacak bel arayan biri değil gibi ama hiç değilse bu tür kavgaların çok da şaşırtıcı olmadığını biliyor gibi görünüyor. Kavgacılara akıl vermenin çok akıllıca olmadığının, ille de akıl verilecekse de “anneniz kızar” demenin çok münasebetsiz kaçacağının farkında gibi…
Büyük Sıfırlama hakkında yazdığı yazı bizi daha önceki bir yazısına gönderiyor, Washington Mutabakatı konusundaki yazısına… Anlıyoruz ki,
- günümüz ekonomisine yön veren yaklaşımlar 70’lerde filizlenmiş, 80’lerde yaygınlaşmış ve 89’da da Washington Mutabakatı başlığı altında kayda geçirilmiş,
- Washington Mutabakatında ortaya konan on ilke genellikle doğru ilkelermiş, çoğunun tartışılacak bir yanı yokmuş,
- bu ilkelerin hüküm sürdüğü dünyada, sadece 2019 yılında, 2004’e kadarki 2004 yılda gerçekleştirilen GSYH toplamının iki katı hasıla üretilmiş —bunu bilmiyordum, öğrenince dudaklarım uçukladı.
Devam etmeden önce belirtmem gerekiyor, büyüme saplantısı olan biri değilim. Büyüme verilerinin sayısız faktörü gizlediğini düşünüyorum. Ta gençliğimden beri öyle düşünüyorum. O gizlenen faktörlerin arasında tabiatın tahribatı filan yoktu, şimdi de bu mevzuun abartıldığını düşünüyorum. Ama hayat kalitesinin dolarlardaki artışa paralel olarak artmadığından hiç şüphem olmadı. Filan.
Lakin…
İki bin yılda gerçekleştirilen üretimin altı ayda gerçekleştirilebildiği bir dünyada yaşıyor olmanın da ihmal edilebilecek bir şey olmadığı kanaatindeyim. Bugün fevkalade eşitsiz bir biçimde üleştiğimiz şey, aha işte o, iki bin yıl boyunca yaşamış olan insanların onca yılda ürettiklerinin toplamının iki katı olan şey. Onu çok eşitsiz üleşiyoruz evet, ama en aşağıdakilerin payına düşüyor olan bile, bundan yüz yıl önce sayısız insanın hissesine düşen ile kıyaslanmayacak kadar büyük. Önce burada bir mutabık kalalım, sonra mızmızlanmaya devam ederiz.
Eğilmez’in dediklerinden öğreniyoruz ki, 2004 yılına kadarki 2004 yılda üretilen toplam hasıla 43 trilyon dolar ve sadece 2019’da 86 trilyon dolar hasıla üretilmiş. Yani pastadaki esas büyüme, öyle anlaşılıyor ki, şu son dönemde, yani Washington Mutabakatı ilkelerinin etrafa dayatıldığı dönemde gerçekleşmiş. Öyle bakarsak, eh o mutabakatın ilkeleri pek de itiraz edilecek şeyler değilmiş. Bir taahhütte bulunulmuş ve o taahhüt fazlasıyla yerine getirilmiş.
Şimdi 70’ler hakkında yeni güzellemeler de viral oluyor ama 70’ler öyle pek de özenilecek bir dönem değildi, özlenilecek bir dönem hiç değil. Düpedüz yoksulduk. Dünyanın belirli bölgelerinde önceki yirmi yılda standart hale gelmiş olan pek çok şey, içinde bizim de olduğumuz dünyanın geniş kesimlerinde yaşayan milyarlarca insanın erişebileceği şeyler değildi. Hemen herkesin önceliği, o yoksulluğu, yoksunluğu ortadan kaldırmaktı. Kimisi bunun serbest piyasa marifetiyle, ülkeyi dışa açarak gerçekleşebileceğini düşünüyordu, başkaları gümrük duvarlarının yükseltilmesi ve planlı ekonomiyle… Ama tekrarlayayım, problem herkes için aynıydı, büyüme idi.
Büyümüşüz. Çok büyümüşüz. Şimdi başka problemlere kafayı takabiliriz.
Demirtaş’ı ve Eğilmez’i arka arkaya zikretmeme sebep olan şey başka— ikisinin ortak yönleri. İkisi de uslu çocuklar ve… Şöyle daha nezih, daha bilimsel, daha akıllıca metotlarla davranmamız gerektiğini telkin ediyorlar bize. Kurallar koyalım, kuralları daha adil bir dünya olsun diye —ona göre— koyalım ve kurallara uyalım. Her şey tozpembe olacak. Gibi…
Öyle olmuyor o işler.
Kurallar koyuyoruz. Hep daha nezih, daha adil, daha zengin bir dünya hayaliyle kurallar koyuyoruz ve fakat işler bizim kural koyarken gözettiğimiz iyilikler istikametinde yol almıyor.
Derdimi bir de şöyle özetlemeye çalışayım: Daha iyi bir dünya için,
- daha iyicil otoriteler gerekiyor,
- insanların daha iyi olması, mesela daha ahlaklı, kurallara daha hassasiyetle riayet eden insanlar olması, bu amaçla da iyi eğitilmeleri gerekiyor
şeklinde özetlenebilecek iki yaklaşım var. Yani ya otoriteyi ıslah etmenin bir yolunu bulacağız, mesela eşinin başı örtülü olanı —veya, mezhebinize göre, başı açık olanı— iktidara getirmeyecek şekilde kurallar koyacağız veya ahaliyi ıslah etmenin bir yolunu bulacağız gibi…
Ben ise, bu iki yaklaşımın da imkânsız olduğunu düşünüyorum. Yanlış hedefler için enerjimizi heder ediyoruz. Daha düzgün —mesela daha ahlaklı— insanlara değil, daha sağlıklı örgütlenmelere ihtiyacımız var. Daha sağlıklı örgütlenme dediğimde de, Aydınlanma aklından mustarip olanların aklına hemen geliveren organizasyon şemalarından filan söz etmiyorum.
GameStop hadisesi, kendimce eminim ki, ileride bu günlerin tarihini yazanların sıklıkla müracaat etmek zorunda kalacakları bir kilometre taşı. Zaten daha önce de karşı karşıya gelmiş iki kavramlaştırmanın finans piyasalarında karşı karşıya gelmesinden ibaret bir hadise esasen. Wikipedia Britannica’nın karşısına dikildiğinde de, Medyascope CNN’in alternatifi olmaya yeltendiğinde de tastamam aynı cephede vuruşulmuştu.
Şimdi müesses nizam, muhtemelen, yeni regülasyonlarla filan, GameStop hadisesinin tekrarlanmasına mani olacak. Başarılı olacak mı? Muhtemelen olacak, yani bir GameStop hadisesi daha olmayacak. Ama o regülasyonlarla çerçevelenmiş alanın içi boşalacak, hisse senetleri takası, ağırlıklı olarak, merkezi olmayan yapılara doğru kayacak.
Yani?
Bir kavramlaştırmaya göre gerçekleştirilen örgütlenme —yani örgütleme— gerileyecek, bir örgütleyenin olmadığı başka bir örgütlenme tarzı bir defa daha kazanacak.
Yani?
“Üstünüz kirleniyor, anneniz size çok kızacak” deyip duranların anlamadığı hikâye şu: Annelerin tayin edici olduğu bir dünyanın sonu geldi. Çoktan geldi. Demirtaş “ama bunlar sizin bildiğiniz adamlar değil, bunlar anarşist” filan diye ürküntüyle işaret ediyor GameStop hadisesini körükleyenleri ya, kavram haritası elvermiyor, anarşi diye, kaos diye gördüğü yerde bambaşka bir örgütlenmenin zuhur ediyor olduğunu kavrayamıyor. Kendileri Wikipedia’yı gördüklerinde “bu anarşik, kaotik” diyen, oradaki örgütlenme kapasitesini görmeyen, kendisi görmediğine göre yok zannedenlerle, zamanında, aylarca tartışmak zorunda kalmıştık. Asla kabul etmediler yanıldıklarını, bugün mevzuu açsak yine kabul etmezler. Lakin raflarındaki Britanncia’ları bodruma atalı, işlerini Wikipedia’ya görmeye başlamaları da çok oldu.
Eğilmez’e dönecek olursak…
Telkin ettiği türden örgütlenmeler, telkin ettiği türden düzen, dünyanın iktisadi hasılasının akla havsalaya sığmayacak bir biçimde büyümesini sağladı. Onu sağlayabilirdi. O yaklaşımla daha adil bir dünya kurulamaz. Daha adil bir dünyayı isteyen ve bunun için dövüşmeyi göze alanların, muazzam hasılayı üretecek düzeni kurup sonra da hasılanın büyük bölümünü kendi aralarında üleşenlerle dövüşmesiyle olur —olursa.
Olur mu, olmaz mı, onu da bilemem. Ama kurdun dişine kan değdi, onu biliyorum. Yığınlar, her alanda, kendi hisselerini artırmak için dövüşecekler. Sakin bir dünya özleyenler varsa, daha çok bekleyecekler. Anneler çocuklarına kızacak mı bilmiyorum ama çocuklar annelerine, “bütün bu adaletsizliklere neden göz yumdunuz” diye içerliyorlar. Annelerinin yapmayı göze alamadığını göze alıyorlar.
Muhtemelen onların bilmediği de şu, bizim elimizde, şimdi onların elinde olan imkânlar yoktu.