Etrak-ı Biidrak

Nuray Mert geçenlerde “Ermeni meselesi, Kürt meselesi derken, diğer yandan bir Türk meselesinin giderek derinleştiğini söylemeye çalışıyorum” demiş. Nuray Hanım izin verirse, ben bir Türk meselesinin zaten hanidir ziyadesiyle derin olduğunu ilave edeceğim.

Biz gençken, Osmanlı’nın Türkler için Etrak-ı biidrak dediği, Türklerin Cumhuriyet sayesinde itibar kazandığı geyiğini çok sık işitir idik. Hiç öğrenemedim, Türklere Etrak-ı biidrak diyen, kendisine Osmanlı denen şu özne kim. Ama şunu çok geçmeden öğrendim: Türkleri idraksiz bulduğu için Osmanlı’yı suçlayanların istisnasız hepsi, Türklere Etrak-ı biidrak muamelesi yapıyor. Yani memleketin koro çocuklarının neredeyse tamamı için ciddi bir Türk meselesi zaten hep vardı. Dolayısıyla Türklerin de idraksiz bulunmak gibi ciddi bir meselesi hep mevcut oldu.

Fransızlara direnen Cezayirlilere haydut diyenlerin tabiiyeti Türk idi. Ama bu, Türklerin Cezayirli direnişçileri birer haydut olarak gördüğü manasına gelmez, öyle değil mi? Aksi halde birkaç Fransız uyuşturucu kaçırırken yakalandığında, Fransızların uyuşturucu kaçakçısı olduğunu söylemek de lazım gelirdi. Rahmetli Özal Cezayirlilerden Türkler adına özür diledi. Ermenilerin yaşadıklarının hesabını Türkler vermek zorunda kalıyor. 6-7 Eylülün hesabı Türklerden soruluyor. Şimdilerde kervana Kürtler katılıyor.

Faili meçhul her bir musibetin Türkler ile bağlantısının kurulması yakın görünüyor. Türkiye Cumhuriyetinin aydın kadrolarından maaş alan, ama Türkiye dışında herhangi bir yerde aydına sayılması imkân harici olan züppeler, tez zamanda Türklerin âdet ve inançları ile iklim değişikliği arasında bir bağlantı kuracak olurlarsa, hiç şaşırtıcı olmayacak.

Milliyetçilerle, milliyetçilikle filan bir alıp veremediğim olmasa da, hiçbir dönemde milliyetçi olmadım. Ama zaten milliyetçi geçinenleri bile bu memleketin ahalisinden utanıyorlar. Şöyle kafalarına göre bir çeki düzen vermeden, üzerindeki kiri pası temizlemeden milleti âlem içine çıkarmaya gönülleri yok.

Hiçbir dönemde milliyetçi olmadım. Ama Türklerin, mesela Fransızlardan veya İsveçlilerden daha idraksiz olmadıklarını biliyorum. Bu memleketin sıradan insanları, dilini, dinini bilmedikleri gurbetlerde, kendilerinden çok daha avantajlı olanlar ile rekabet ettiler ve başardılar. Hodri meydan, onları idraksiz bulan yazarlar, çizerler, şarkıcılar, mankenler, generaller, profesörler, yüksek yargıçlar ve daha kim varsa hepsi, istihdam ettikleri akıllarla gidip Almanya’da, Fransa’da tutunmaya, yazıp çizmeye, mankenlik, generallik, profesörlük yapmaya kalksınlar da görelim.

Rivayete göre, Groucho Marx bir derneğe üye olmak için müracaat eder. Kabul edilir. Katıldığı ilk toplantıda, “benim gibi birini bile üyeliğe kabul eden böyle bir derneğe üye olmayı reddediyorum” diyerek üyeliği reddeder. Kapıkule’nin ötesinde kalp parayla metelik etmeyecek bu zevat da diyebilir ki, “bizim gibileri bile aydına saydığı için bu millete kırgınız zaten”.

Bu kadarcık bir zekâ pırıltısı sergilesinler, ben de bütün sözlerimi geri alacağım.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin