Fransızlara Nasıl da Yakışır Her Şey

Birkaç ay önce posta kutuma, The Guardian’dan bir haber düştü. Haberde, Japonya’da yapılmış bir bisiklet parkının videosu yer alıyordu. Pek de matah sayılacak şey değildi. Bisikletinizi bir platforma yerleştiriyorsunuz, bir makineye ücreti yatırıyorsunuz, bisiklet asansörlü bir sistemle bir yere yerleştiriliyor. Sonra, makineden aldığınız kartı okuttuğunuzda, sistem bisikletinizi bulup size getiriyor, filan.

Habere konu olan şey ilginç değildi ama İngilizlerin haberin altında yer alan yorumları dikkatimi çekti. Kimi, “eğer bizde olsa, her yer dolu izmarit olurdu, pislikten girilmezdi” filan derken, başkaları “bizde olsa üçüncü gün arıza yapar, sonra da onarılmadığı için unutulur gider” türünden mukayeselerle Japonları göklere çıkarıyordu.

Yani İngilizlerin reaksiyonları, neredeyse kelimesi kelimesine, Türklerin muhtemel reaksiyonlarını andırıyordu. Bu benzerlik, doğrusu ya, beklemediğim bir şeydi. Çok şaşırdım.

***

Bu benzerliği aylar sonra hatırlamama, Fransızlar sebep oldu.

Geçen Dünya Kupasının finalisti Fransa, bu kupaya maç kazanamadan veda etti. Gelen haberler doğruysa, Türkiye’de bile zor rastlanacak şeyler oldu. Futbolcular Paris’e ekonomi sınıfında uçurularak cezalandırıldılar. Paris’te kendilerini protesto etmek üzere havaalanına gelen Fransızlardan kaçırıldılar. Play-off turunda elle attığı golle Fransa’ya Güney Afrika biletini kazandıran Henry, havaalanından doğrudan Başkanlık sarayına götürüldü. Çünkü Başkan, anlaşıldığı kadarıyla, sorumluyu bulup cezalandırmak için Henry’den bilgi almak istedi. Utanç verici başarısızlığın suçlularının tespit edilip cezalandırılması amacıyla soruşturma başlatıldığı duyuruldu. Ve saire…

Bizde olsa bütün bunlar, Fransız kültürünün Türk çocukları şimdi çarşaf çarşaf döşeneceklerdi. Yok, futbol sadece bir oyundur da, biz hiçbir şeyi tadında bırakmayı bilmeyiz de, medeni ülkelerde böyle şeyler olur muymuş da, mesela Fransa’ya bakıp ders almayı ne vakit öğrenecekmişiz de, futbola siyaset karıştırmak doğru değilmiş de…

Hani et kokmasın diye tuzlarlar, bu defa tuz koktu. Ne yapacağız şimdi?

***

Fransızlar kendilerini üçüncü dünya ülkesi gibi hissetmişler.

Üçüncü dünya ülkesi olmak ayıp değil. Eski sömürgelerin vatandaşlarından kurulan takımlarla gösterişli başarılar kazandıktan sonra, elle atılan golle gelinen bir turnuvada başarısız olmak da ayıp değil. Ama yaşanan başarısızlığı bir trajedi haline getirmek de, başarısızlığın yol açtığı hissi üçüncü dünyalılıkla adlandırmak da ayıp.

Fransızca düşünen TC vatandaşlarının Fransızların reaksiyonları hakkında neler yazıp çizdiğini bilmiyorum. Sadece tahmin edebilirim. Ya görmezden gelmişlerdir olup biteni. Veya ballandıra ballandıra anlatmışlardır, canım Fransızlara bütün bu hezeyanın nasıl yakıştığını. Ta en üst seviyeden meseleye nasıl el konduğunu, bir daha asla benzeri bir fiyaskonun vuku bulamayacağını, bizde olsa kimsenin olup bitene tepki göstermeyeceğini, suçluların ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşacağını…

Canım Fransızlara her şey yakışır.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin