Hangi İzmir?
İzmir’e yerleştiğimizde yedi yaşımdaydım. Bizden birkaç ay önce gittiğinden, babam domatese tomat, simide gevrek demeye başlamıştı bile. Kardeşlerim birkaç hafta içinde tomat ve gevrek demeyi öğrendiler. Annem ve benim için biraz daha zaman aldıydı.
Ailem, yaşadığı büyük travmayı İzmir’de, İzmir’in yardımıyla atlattı. On dört yaşında okumaya Ankara’ya giderken, en katlanılmaz görünen şey İzmir’den ayrılmaktı. O kadar İzmirlileşmiştim. Nitekim lise yıllıklarında benim için yazılan hemen her şey, İzmir’e duyduğum hasrete dairdi.
İzmir öyle güçlüydü, İzmir’e yerleşeni tez vakitte İzmirlileştiriyordu. Ama hatırlatayım, İzmirlilik öyle Sartre’lar, Camus’lar okumak filan değildi. Ben Sartre’ları, Camus’ları yaz tatillerinde Ankara’dan yanımda getirmek zorundaydım. Çünkü İzmir’de bulmak müşküldü. Hâlâ da müşkül.
***
1980’lerin ortalarında bir tarihte, İzmir otogarında bindiğim taksi çevre yolunda slalom yapmaya başladığında, benim İzmir’imin mevta olmuş olduğunu teslim ettim. Daha önce muhtelif alametler belirmişti.
Mesela, daha eskilerde İzmir’den Ankara ve İstanbul’un gözde üniversitelerine gidip okuyan arkadaşlarım, İzmir’e döndüklerinde iş bulamadılar. Bulamayacaklarını bile bile döndüler. ODTÜ diploması ceplerinde, dondurmacılık yaptılar. Kıraathane işlettiler. İzmir’de yaşamak için, İstanbul’da alacakları ücretlerin onda birine razı geldiler. Ama 1980’lerin ortalarından itibaren, İzmir’e dönmeyenler dönenleri sayıca geçti.
Bu tür alametleri görmezden gelmeyi, İzmir’in bunları da atlatabileceğini ümit etmeyi sürdürmüştüm. O sabah taksi şoförü, aheste araçların sürücülerine söve söve şerit değiştirdikçe anladım ki, İzmir artık İzmir’e gelenleri İzmirlileştiremiyor.
Bu arada, İstanbul’da kaç İzmirli, İzmir’de kaç İstanbullu yaşıyor mesela? Biz Eskişehir’de geniş bir koloni olduk, bu ne manaya geliyor peki?
***
Allah cumhuriyet nesillerini huzuruna toptan alıp da, “başkalarına birini bile çok görmüştüm ama size İstanbul ve İzmir gibi iki kıymet verdim, ne hale getirdiğinize bir bakın, cezanızı kendiniz kesin” dese, aramızda söyleyecek sözü olan var mı? Deriz artık, kimimiz belini büktük, gâvur diye, sümüklü diye sövdük, kimimiz de mesnetsiz övgüler düzdük. İki taraftan çekiştire çekiştire, İzmir’in hakkından geldik. (İstanbul büsbütün başka hikâye…)
Bu işler böyle oluyor. Dünya tarihi boyunca hep böyle oldu. Birbirine düşman kamplara bölünmüş olanlar, aslında bir ortak projeyi birlikte ikmal ediyorlar. İzmir’in başına gelen, Cumhuriyet’in veya İslam’ın başına gelenden farklı değil.
Projenin dişe dokunur bir hâsılatı olsa, dert değil. Ama İzmir pazarlarında tomat, domates diye satılmaya başladı hanidir.
Cemalettin N. TAŞCI