Hırsızın Hiç mi Suçu Yok?
Pamuk üreticisinin derdi iş bilmezliğinden. Cari açık sizin yüzünüzden. Selde ölenler dere yatağına yerleştiklerinden. Tersane veya maden işçilerini biliyorsunuz işte. Suya siyanür karışacak diye endişeleniyorsanız, memleketin zenginleşmesini istemediğinizden. Karışmışsa, siyanürün art niyeti. Mavi Marmara’da ölenler İsrail’in huysuzluğu. Tren kazası makinistin kusuru. Yargılanmadan yıllarca tutuklu kalanlar yargının kurbanı. Hukuksuz dinlemeler kim bilir kimin işi. Polis kadın tekmelemişse kadının suçu. Protesto ederken ölenin kendi kabahati. Siyasi rakiplere videolu komploları partidaşları kuruyor. İmtihanda şifre? Ya, bir de öyle bir şey vardı sahi. Güneydoğu’da yaşananlar geçmiş Başbakanların hainliğinden. Bazı milletvekilleri meclise yemin etmeye gelemiyorsa, “başka aday mı bulamadınız?”
Ufacık bir itirazda “koskoca Başbakan”. Lakin mesuliyet, sıfır. YSK, CHP, MHP, BDP, yani herkes suçlu. Muhtemelen, bu satırları okuyan sizin de bir yerde bir kusurunuz olmuştur süreçte. Ne bileyim, cesaretlendirmişsinidir bu şahısların aday gösterilmesini, filan. Bir tek Erdoğan sütten çıkma ak kaşık.
Biz sokak terörünü Demirel’den, kuyrukları rahmetli Ecevit’ten, yolsuzlukları Özal’dan, PKK terörünü Yılmaz ve Çiller’den bilmez miydik? “Koskoca” Başbakan olamadıklarından besbelli, gençleri, istifçileri, soyguncuları, örgütü suçlasalar da, kendilerini sıyıramıyorlardı işin içinden. Başbakan iseler, onların da mesuliyeti vardı en azından.
***
Sayın Erdoğan,
“Başka aday mı bulamadınız” buyurmuşsunuz, emir telakki ederiz. Bunlar zahir, üç kazı güdemezler, bizden iyi bilirsiniz. Aday belirlemeyi de ağızlarına yüzlerine bulaştırdılar. Derhal bir kanun çıkarsanız. Bundan böyle bütün adayları iktidar partisinin genel başkanı (yani siz oluyorsunuz) belirlese. İktidar olduğuna göre en çok oyu o alıp gelmiştir. Demokratik olur, sizin ve hempalarınızın muhterem demokrasi anlayışınıza pek uyar böylesi yani. Sonra malum, hiçbir şeyi sizin kadar iyi beceremez bu memlekette hiç kimse.
***
Sevgili Osman,
“Ben bu yüzde elliyi anlamadım” dedim diye bana dil döküp duruyorsun. Nasıl anlarım? Dokuz yıldır hiç kimsenin hiçbir acısı önünde bir adım gerilememiş, gerilemek ne kelime bir an bile duraksamamış bir adama bu desteğin verilmesini anlamış olmak günah değil mi? Biz, besbelli çağdışı kalmış değil miyiz? Bizim bildiğimiz dünyada, zerre kadar izan sahibi olan herhangi bir Başbakan, bazı milletvekilleri meclise giremese, elinden bir şey gelmiyorsa bile kendisini mesul hissetmez, hiç değilse hicap duymaz mıydı?
“Türkiye tek parti dönemi ile hesabını kapatıyor” diyorsun mealen. O nahoş tek parti döneminde bile böyle bir… Bir… Ne desem ki? Böyle bir vaka var mı?
***
Ey Mustafa,
Kısa bir süre için bile olsa, seninle aynı çatının altına bulunmuş olmaktan dehşetli utanıyorum, bilesin. Yine de teslim etmem gerekiyor ki, yapmaya çalıştığın işi ağzına yüzüne bulaştırman sadece senin vasıfsızlığından kaynaklanmıyor. Ne de olsa zırva tevil götürmüyor. Mesela Kürt meselesinde, son kırk yılda Başbakanlık yapmış herkesin kusuru var da, dokuz yıldır o koltuğu işgal eden zatın neden yok, aklına düşüyor insanın. Cezai ehliyeti mi yok velinimetinizin? Akil baliğ mi değil? Nedir?
Kolay gelsin. İşin zor, umarım karşılığını alıyorsundur.
Gerçi her şeyin gibi inancın da uydurmaymış. İktidardan pay almak için, pay alana kadarmış. Zulme değil zalimlere karşıymışsın. Meğer yerlerinde gözün varmış. Hesap gününün gelmeyebileceğini, şimdiki saltanatın baki olduğunu zannettiğin anlaşılıyor. Ama o gün gelecek.
Allah’tan, sana uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum. Uzun ömrün olsun ki, zalimlerin sayımının yapılacağı günlerde hayatta ol. Kendime de uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum ki, arkasına saklanacağınız taşın bile velinimetini, seni ve senin gibileri ele vermek için dile gelişini dünya gözüyle göreyim.
Cemalettin N. TAŞCI