Hurafenin Gâvurcası

Kullandığımız ay adlarının enteresan bir hikâyesi var. İbretlik bir süreçte belirlenmişler. Ekim, Ocak filan gibi Türkçe isimlerde bir sıkıntı çekilmemiş. Ama sonrasında, Süryaniceden Latinceye kadar bir yığın kaynağa müracaat edilmesi gerekmiş.

Aralık ayı için ise onlar bile yetmemiş herhalde. Neticede halk dilinde iki bayram arasındaki iki ay on günlük dönemi adlandırmak için müracaat edilen Aralık terimi, yılbaşından önceki aya uygun görülmüş. Yani ay adlarını Türkçeleştirenler (!), yılbaşına Kurban Bayramının statüsünü layık görmüşler.

Elhak, hakkını vermediğimizi kimse iddia edemez. Süslenmiş çamlardan Noel Babalara, kırmızı çamaşırlardan kızarmış hindilere kadar her bir unsur tamam. Hiçbir şeyi eksik bırakmıyoruz. Uçaklarda 13 numaralı koltukların olmamasını misal gösterip, “bu memlekette hurafenin bile gâvurcası makbul” diyen arkadaşımı her dakika hatırlamak için sebep bulmakta müşkülat çekmiyorum yani.

***

Şekilcilikten arındırılmış özlerin mümkün olduğu zannı, bence, Platonik bir safsatadır. İnsanlığın hurafesiz yapamayacağını idrak edeli de çok oldu. Hurafelerin, aksine, çok işe yaradığını düşünüyorum. Ekonomiyi canlandırmakta da işe yarıyorlar, birilerinin bedavaya kendisini Batılı zannetmesini de sağlıyorlar mesela.

İyidir hurafeler iyi. Şekilcilikten bir yığın fayda üretilebilir.

Lakin mesele şu ki, hurafenin gâvurcasına makbul bir şeymiş gibi muamele eden ve onlarca yıldır bu memleketin iklimine vaziyet eden zevat, ahaliye “benim hurafelerim seninkinden iyidir” dememişti.” “Hurafeler kötüdür, şu hurafelerinden vazgeç” demişti. Yani sanki kendisinin hurafeleri yokmuş ve saygıyı bundan hak ediyormuş gibi davranmıştı. Yıllar yılı millete tepeden bakmasına gerekçe olarak, kendisinin hurafelere itibar etmemesini gösterdi.

E, o halde nereden çıkıyor bu kırmızı iç çamaşırları, kızarmış hindiler, Noel Baba soytarılıkları, zevksiz ışıklandırmalar, Noel çamları, gecelerden bir gece yarısı saat 24:00’ü geçince her şeyin başka türlü olabileceği hayalleri filan?

Tekrarlayayım, bütün bunlarla bir alıp veremediğim yok. Yakışmadığını, yakıştırılamadığını düşünüyorum, o ayrı. Kitsch de neticede birilerine zevkli görünüyordur. Ama bütün bunlara itibar etmeyeni aşağılayan, ahalinin kendisine çok daha maharetle yakıştırdığı şeylerle hurafe diye dalga geçen edalar neyin nesi, onu soruyorum.

***

Daha acıklısı da var. Batılıların dünyayı yıllarca susta tutması, herhalde hurafelerinden biliniyor. Batılı hurafelere makbul şeylermiş gibi muamele edince, birileri, kendilerinin de Batılı olduğunu, dolayısıyla da Türkiye’yi susta tutmaya hak kazandığını zannediyor. Yoksa, görgüsüz kibirlerini yaslayacak başka herhangi bir vasıf biriktirmiş gibi görünmüyorlar.

Bu kibre duyulan öfke onlarca yıl bentlerin arkasında birikmişti. Sonunda, kaçınılmaz olan oldu, bentler yıkıldı. Sadece zevksiz Batılı mukallitleri kalmadı selin altında, bütün memleket kaldı.

Neyse, siz yine de yeni yıldan ümitli olun. Mutlu yıllar.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin