İdam Cezası Geri Yürür mü?
Uzun süredir, memlekette üç-beş aylık uzun vadeli (!) planlar yapılmaması gerektiğini söyleyip duruyorum. Bilhassa politikacılara… Mesela Mart’ta referandum olur mu, olursa ne netice çıkar, şöyle çıkması için ne yapmak lazım filan gibi konularda kafa yoranlara… Birkaç aydır, “memleketin üç ayı yok deyip duruyorsun ama, işte takvim de işliyor” mealinde itirazlarla karşılaşıyorum ve…
Mana veremiyorum.
Neden böyle itirazlarla karşılaşıyorum ve neden mana veremiyorum, galiba anladım. Şu malum “idam cezası geriye işler mi” tartışması sayesinde anladım. İşler mi? İşlemez. Türkiye’de idam cezası getirilebilirse, Öcalan ve darbe teşebbüsünde bulunan generaller asılabilir mi? Asılabilir. Nokta.
Galiba Türkeş başlatmış tartışmayı. Anladığım kadarıyla okumuş çocukların istikbal vadeden parlak çocuğu Feyzioğlu da sert (!) çıkmış, “birinin Erdoğan’a ‘idamı geriye doğru yürütemezsiniz’ demesi lazım” diyerek. Yürütürse ne olur? Kim mani olacak? Feyzioğlu mu? Türkeş mi? Kim?
Feyzioğlu başta olmak üzere herkese demek isterim ki, Türkiye’de, aylardır, idamı geriye doğru yürütmek ne kadar olmayacak işse, o kadar olmayacak şeyler yapılıyor. Erdoğan külliyesine çıktığından bu yana, hemen her gün benzer şeyler yapılıyor. Türkiye bu halde. Ben de zaten “memleketin üç ayı yok ki” derken, memleketin bu hale geleceğini söylüyordum.
Geldi yani.
Ben “memleketin üç ayı yok” derken, üç ay içinde bir tarihte saatler duracak, fırından ekmek alamayacağız, belediye otobüsleri çalışmayacak filan diyor değildim ki… Mesela Basketbol Federasyonun başına normal şartlarda aday bile olamayacak biri getirilecek, Ankara Ticaret Odasında üye bile olmayan oğul Gökçek bir operasyonla üye edilip arkasından Başkanlığa aday yapılacak, memleketin şehirleri memleketin ordusu tarafından bombalanacak, milletvekilleri tutuklanacak, tutuklu milletvekillerini ziyarete giden başka milletvekilleri namlunun ucuna yerleştirilecek, KHK’larla on binlerce insan tek kalemde işinden edilecek, binlerce insan sorgusuz sualsiz içeri atılacak, rektör atama kuralları değiştirilecek, memleket fiilen savaşa girecek, onlarca yıllık müttefikleriyle karşı karşıya gelecek…
Gündemi yakından takip eden biri değilim, siz ediyorsanız eminim ki listeyi sayfalarca uzatabilirsiniz. Türkiye’de her gün, idamı geriye doğru yürütmek kadar olmaz görünen işler işleniyor. Diyelim Mart ayında referanduma gidildi ve idam cezası getirildi. Diyelim bir hafta sonra bir KHK çıkarıldı ve “filanca kişiler asılacak” dendi. Ne yapacaksınız?
Ne yapacaksanız, şimdi yapın. Çünkü o zaman artık hiçbir şey yapamayacaksınız.
Ne yapacaksanız, şimdi yapın. Olup biten kanunsuzluklara karşı yapın. Neden şimdi yapmıyorsunuz? “Ya bana terörist derlerse, Cemaatçi derlerse” diye korktuğunuzdan yapmıyorsunuz. E, önümüzdeki Nisan’da Öcalan’ı asmaya kalkarlar da siz itiraz etmeye niyetlenirseniz?
Niyetlenemeyeceksiniz, çünkü “vay Öcalan’ı müdafaa ediyor” diyecekler diye korkacaksınız.
***
Eğer idam cezasını çıkarır Öcalan’ı da asmaya kalkarlarsa…
Asarlar.
Sonra?
Sonrası kıyamet. Ama anlamak istemeseniz de, aslında şimdisi kıyamet zaten. Saatlerinize bakıyorsunuz, saniye ibresi tıkır tıkır ilerliyor. Ve siz buna bakarak her şeyi normal zannediyorsanız… Anlaşılan o ki biz farklı ülkelerde yaşıyoruz.
***
Eğer ömrü olanlardan isek, eğer baharı görebilirsek, eğer idam cezası çıkarsa, göreceksiniz ki hemen değil ama birkaç ay içinde Öcalan’ın idamı gündeme gelecek. Cemaatçi subaylarla filan birlikte… Ve asacaklar.
Eğer ömrü olanlardan isek, eğer o badireyi de atlatıp yine hayatta kalabilirsek, başlayacaksınız, “adam ta bugünlerin hesabını yapıp idam lafını telaffuz etti” filan diye… Hâlbuki öyle bir şey olmadı. Adam bırakın üç beş ayı, üç beş saatin hesabını yapıyor değil. Ama her gün yığınla hukuksuzluk olup dururken, sanki onlar olmuyormuş gibi, ileride vuku bulacak hukuksuzlukları gündeme taşıyıp “idam cezası geri yürütülemez” filan makamından konuşunca siz, “yürüteyim bakalım ne olacak” deyiveriyor.
Canlarım benim.