İran
Cumhuriyet gazetesinin kendi imal ettiği sentetik haberleri, üstüne bir de aşırı yorumlayarak “kör testereyle geliyorlar, bizi kesecekler” yaygaraları kopardığı, başta Hürriyet olmak üzere diğer anaakım medyanın da peşinden koro yaptıkları günlerdeydi. RP’ye danışmanlık da yapan bir dostuma “gelecekler mi sahiden kör testereyle” diye sordum. “Gelecekler…” dedi. Şaşırmıştım. “Ama onları değil bizi kesecekler” diye de ilave etti. Türkiye’ye henüz değilse de, az öteye geldiler ve Müslümanları kesiyorlar sahiden.
O dönemin favori şarkılarından biri de “Türkiye’yi İran’a benzetecekler” şarkısıydı. Kör testere hikâyesinde olduğu gibi, bir şeyler yine ters gitti. Gelirlerse Türkiye’yi İran’a benzeteceğinden korkulanlar geldiler.
Ve…
Türkiye’yi İran’dan hiç olmadığı kadar uzaklaştırdılar. Kemalistlerin en yobazlarından bir kadro denkleyip iktidara getirseydik, en yobaz din düşmanlarını, zamanında “Türkiye İran olacak” manşetlerini imal edenleri, Bekir Coşkun’ları, Mine Kırıkkanat’ları iktidar yapsaydık bu kadarını beceremezlerdi.
Ama tuhaflık bu kadarla kalmadı. Bu defa bizi İran’la korkutma vardiyasına İbrahim Karagül gibiler talip oldular (http://www.yenisafak.com/yazarlar/ibrahimkaragul/tanklar-kabeye-dayanacak-2018636). Zamanında Türkiye’yi İranlaştıracağı iddiasıyla hedefe yerleştirilenler yani…
Pes…
***
Tahammül edebilirseniz, Karagül’ün analiz niyetine yazdıklarını okursunuz. Özeti –benim anladığım kadarıyla– şu: İran Akdeniz’e, Karadeniz’e, Kızıldeniz’e çıkmak istiyor. (E yani kim istemez?) Karagül’e sorarsanız, birkaç yıl içinde de çıkacak.
Sorarlar adama, madem istemek kâfi, neden bağnaz ve aptal bölge ülkelerinin bağnazlık ve aptallıklarından istifade, bölgenin tek özgür, güçlü ülkesi Türkiye, onu böyle özgür ve güçlü yapan dünya liderinin liderliğinde üç denize açılıvermedi? Eh, cevap kabaca belli: Uluslararası güçler istemedi? Uluslararası güçler Fars milliyetçiliğinin böyle muazzam bir açılımını destekliyor da, Türkiye’nin çok daha makul hedeflerine neden muhalif? Yani siz ABD’siniz mesela ve bölgede küçücük bir Türkiye, muazzam bir İran istiyorsunuz. Neden acaba?
Eh, işler öyle yürümüyor elbette. Ama âleme “her musibeti Erdoğan’dan biliyorsunuz” diye parmak sallayanlar, olup biten her şeyi Erdoğan’ı devirmek için kurulmuş tezgâh gibi okumaya kalkınca, bu ölçekte bile zırvalanabiliyor.
Neyse… İran mühim. İran’ın uzun vadeli stratejileri var ve bu stratejilerin içinde, bölgede Türkiye’ye de bir hisse ayırmak yok. Ama İran da –başkaları gibi– istediklerini tamamen gerçekleştiremez. Şimdilik bölgede bir Büyük Kürdistan kurulmasına da çoktan razıdır. Şöyle Türkiye’nin önemli bir bölümü, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyi bir araya getirilse… İran’ı keser.
Böyle bir Büyük Kürdistan’ı bir de İsrail ister bölgede.
Akşam’da yazarken, bir yazıyı, mealen, “günün sonunda İran’ın bombasını İsrailli mühendisler yaparsa şaşırmam” diye bitirmiştim. O kadarına lüzum kalmadı. Erdoğan’ın politikaları neticesinde bölgede momentumu İran ele geçirdi, İsrail’in desteğine ihtiyacı kalmadı. İsrail İran’a neden ihtiyaç duysun? Çünkü bölgede momentum Türkiye’nin elinde olduğunda İsrail’e lüzum yok. Kimse onların şımarıklıklarına katlanmak zorunda hissetmez kendini. İran ön plana çıktığında, onu dengelemek için İsrail herkese lazım. Ama Büyük Kürdistan projesinde İran ile İsrail’in hesaplarının örtüşmesinin, böyle bir denge hesabıyla alakası yok. İkisi Kürdistan’dan başka şeyler bekliyor. Eğer kurabilirlerse…
Mesele şu: Başka kimse, ama kimse istemiyor böyle bir şeyi. Şimdilik yani… Pardon, bir de Kandil istiyor. Sebebi basit: Büyük Kürdistan hayali, silahların bırakılmamasını meşrulaştırır. Savaşmaktan başka hiçbir mesleği olmayan Kandil ağaları da, tabii olarak, savaşı meşru kılacak her olabilirliğin yanında yer alır.
Peki İmralı? İşte onu bilmiyoruz. Olsa olsa tahminde bulunabiliriz. Eğer elimizdeki verilerle, yani bugüne kadar yapıp ettikleri, dedikleri ile bakarsak, Öcalan’ın böyle bir hayale gönüllü destek vermeyeceğini söyleyebiliriz. Eğer Büyük Kürdistan hayaline karşı çıkmak Öcalan’ın önderliğini tartışmalı hale getirmeyecekse, Öcalan kendisinin Kandil’den daha ağır çektiğini hissederse, bence, açıktan karşı çıkar İran projesine. Irak ve Suriye Kürtleri hakkında bir şey söyleyemem ama Türkiye’nin Kürtlerinin çoğunluğu da karşı çıkar. En azından şimdilik…
İşte böyle. Yani Kürtler var, Kandil var, İmralı var, yukarıda saymadığımız HDP var. Hepsi aynı değil yani. Tıpkı dindarlar, AKP, IŞİD nasıl aynı şeyler değilse…
Ve…
Öcalan’ı tecrit ederek, AKP Hükümeti, HDP’nin elini zayıflattığını düşünüyor olabilir. Haklı da olabilir. Yani sahiden de Öcalan’ın tecridi kaldırılırsa HDP mevzi kazanacak olabilir. Ama AKP (yani Erdoğan) bu tercihiyle, bir yandan da İran’ın elini güçlendiriyor. İbrahim Karagül’ün bizi korkutmak için imal ettiği senaryo, yani, o çok sevdiği adamın şahsi tercihlerinden kaynaklanıyor, ona karşı düzenlenmiş bir komplodan filan değil. Elbette İran tankları Kâbe’ye filan dayanamayacak. Ama İran, Erdoğan’ın basireti sayesinde engellenmeyecek, onun kendi şahsi bekasını korumak ümidiyle memleketi gözden çıkarmış olmasına rağmen engellenecek.