Kâğıthane
Malum zor zamanlardayız. Kapitalizm, bu defa —ve hep olduğu gibi yine— asla içinden çıkamayacağı “son” krizine girdi. Depremin merkez üssü neresidir / neresi olacak, meçhul ama kapitalizmin merkez üssü ABD’nin depremde en çok hasar görecek gibi görünmesi de… Ümit verici. Kapitalizm bu defa, bu depremden kurtulamayacak.
Kesin.
***
İşitiyorsunuz işte, yukarıdakini andıran “tahliller”. Yaşınız benim yaşıma denk gibiyse ve/veya benim gibilerin çocuklarından iseniz, bu tür “temenni” soslu tahlillere şahit olduğunuzda, şöyle… Bir ferahlık da yayılıyordur göğüs boşluğunuzda, içinizin yağları eriyordur. Ama bizim şahit olduğumuz tarihte, bu tür tahliller hiç şimdiki kadar “kapalı devre” kalmamıştı. Şuradan, buradan yankılanmış, kendini büyütmüştü hep. Bu defa Rusya’dan, Çin’den bile yankılanmıyor.
Hiçbir yerden yankılanmıyor.
Çok daha şirret, çok daha şedit “antikapitalist” naralar da yankılanmıyor. Ve fakat yankılanmayan sadece antikapitalist naralar değil. Karşısındaki kapitalist sesler de —eğer var iseler— yankılanmıyor. Ama o yankısızlığın zaten izaha muhtaç bir yanı yok, çünkü kriz var. Uzun sürdü. “Aşacağız ve her şey yoluna girecek, daha da iyi olacak” lafları eğer dile getiriliyorsa, inandırıcı olması müşkül.
Başka bir dünyada yaşıyoruz.
***
İhsan Bilgin, Kâğıthane’nin bir tür kent parkı için en uygun konumdaki mekân olduğuna dair çok laf etmiş. Anladığım kadarıyla 2014 başlarına kadar, planlarda da öyle görünüyormuş zaten. Ama sonra planlar değişmiş ve vadiye devasa gökdelenler inşası için imkân doğmuş. Bilgin’in de dediği gibi, eğer gökdelen değil de park yaparsanız, rant yaratamayacak değilsiniz, yaratacaksınız. Belki gökdelen inşa etmekle yaratacağınızdan daha çok rant yaratacaksınız. Diğer faktörleri de hesaba katacak olursak, Kâğıthane vadisini devasa bir park haline getirmekle antikapitalist bir iş yapmış olmayacak, kapitalizmin dışına çıkmayacağız. Her şey kapitalizmin kurallarına göre işlemiş olacak.
Yani?
Park antikapitalist, gökdelenler kapitalist değil. Her iki durumda da kapitalizmin “içinde” iş görüyoruz.
Ama iki seçeneğin arasında şehrin, şehirlilerin, bilhassa da Kâğıthanelilerin menfaatleri ve istikballeri açısından muazzam fark var. Park yapılmasıyla yaratılacak rant şehrin, şehirlilerin, Kâğıthanelilerin arasında üleşilecek. Gökdelen yapılmasıyla ise… Yığınlar muazzam ölçekte “fırsat kaybı”na uğramakla kalmayacaklar, şehrin uğrayacağı zarara da ortak olacaklar. Trafik, hava kirliliği, sosyal çözülme ve saire gibi sayısız zarardan söz ediyoruz. Birkaç kişi, diğer herkesin hissesine oturmakla kalmayacak, aynı zamanda “diğerlerine zarar vererek” bir kıymet sahibi olacaklar.
Bu haliyle Kâğıthane, imza krizine benzer bir “siyasi imkân” sunuyor. Bir yanda bir bildiriye imza vermiş bin küsur akademisyen, öte yanda ise Sedat Peker vardı, hatırlarsanız. Ama seçeneklerin bunlar olduğunu ahaliye “söyleyen” hiçbir özne yoktu. Dolayısıyla Erdoğan ve şürekâsının tarif ettiği “vatan hainliği / vatanseverlik” seçenekleri arasında kaldı ahali.
Sonra da ahaliyi suçladılar/suçluyorlar.
Neyse… Derdim memleketin muhalefet koltuklarını işgal ederek Erdoğan ve şürekâsını meşrulaştırma vazifesini bihakkın ifa eden zevzekler sürüsü değil. Geleceğin dünyası hakkında düşünmek ve o dünyayı inşa etmek isteyen herkes için Kâğıthane şık ve verimli bir düşünce deneyi imkânı sağlayabilir. Ne yapmamız, nasıl yapmamız gerekir ki, Kâğıthane’nin park olmasından menfaati olan yığınları, oraya devasa gökdelenler dikmekten menfaati olan bir avuç fırsatçıya galip getirelim?
Meseleyi böyle görüp ortaya böyle koyarsak, bence, önce biz değişiriz. Kullandığımız kavramların —kapitalizm, Kürt meselesi, vatanseverlik, din/laiklik ve saire— ne kadar münasebetsiz olduğunu idrak edebileceğimiz gibi, yeni kavramları da gerçek bir problemin etrafında inşa edebilir, genişleme potansiyeli çok yüksek ittifaklar kurma fırsatını yakalayabiliriz. Mimarlar Odası, Sendikalar, Belediyeler filan gibi mevcut kurumsal odakların ne kadar fonksiyonsuz kaldığını görebilir, yeni örgütlenme pratikleri üretebiliriz. Dışarıda kalmayı elbette içlerine sindiremeyecek olan mevcut örgütlerin etrafından nasıl dolanabileceğimizi bulursak, bir ihtimal, onlar da dönüşme ihtiyacını hissedip, başka türlü şeyler halini alabilir, filan.