Kahramanlar

Bildiğiniz gibi, Erdoğan’ın devleti —yani polis— Cumartesi Annelerine müdahale etti. Polise müdahale emrini verdiğini zanneden —veya zannetmemizi isteyen— koltuk kiracısı, her daim olduğu gibi abuk sabuk şeyler söyledi. İnsan olanın, insan kaportasına sahip birinden işittiğinde insan olmaktan utanacağı laflar. Kim olduğunu hatırlamıyorum biri, “bu seviye yakışmıyor” türünden itiraz dile getirdi o laflara. Hâlbuki çok yakışıyor. Seviye tam da bu. Çünkü kaporta insan ama içinden kanalizasyon geçiyor. Ağzını açınca da…

Mesele Süleyman değil. Erdoğan’ın devletinin her koltuğunda az çok benzeri oturuyor. Erdoğan’ın partisinin her koltuğunda da… Mesele, aralarında bir tek insanın mevcut olmaması. Bir tek… Numunelik…

Erdoğan ve çetesi, memleketin başını fena halde belaya soktu. Her alanda. İktisadi olarak da, dış politikada da, iç barışı tahrip etme hususunda da, eğitimde de, şehirleşmede de, aklınıza ne gelirse her alanda. Çünkü, kendilerinden öncekilerin enerji hatlarına kanca atıp bedava elektriği tüketmeyi “akıl edemediğini” zannettiler, kurnazlığı akıl zannettiler. İşlerin başlangıçta zannettikleri gibi olmadığını idrak ettiklerinde, onların idrak ettikleri şeyi ahalinin idrak etmesine mani olmak için, itiraz eden herkesi terörist, dış güçlerin yardakçısı, gayrı millî filan ilan etmek gibi “dâhice” bir fikir geldi akıllarına.

Akılları bu kadar.

Cesaretleri? Yaşlı başlı kadınları, bir polis ordusuyla derdest edecek kadar. Reisleri Erdoğan, bugüne kadar, herhangi bir rakibiyle eşit şartlara yakın şartlarda herhangi bir mücadeleye girişmiş değil. Çetesinde de benzer bir mücadeleye girebilecek bir tek “şey” yok. Bir tek… Numunelik…

Dolayısıyla, devleti kullanarak, kendi istemedikleri lafları edebilecek her bir özneyi susturdular. Çalıklarının yanına Demirörenlerini eklediler. Filan.

Süleyman’ın maaşa bağladığı mahlûkat, sosyal medyada, Süleyman’ın kahramanlıklarını övüyor. Akılları işte o kadar, cesaretleri malum. Kahramanlıkları da işte bu. Daha önce, biçare bir adamı, sokak ortasında, küçük bir çocuğa ensesinden vurduranların kahramanlığı bu. Kendi kendilerini “devletin bekasının muhafızı” ilan etmiş müptezellerin kahramanlığı. Erdoğan’ın devleti işte o aynı devlet.

Cumartesi Annelerine karşı yürütülen destansı kutsal taarruzda, sadece şimdiye kadarki son kahramanlıklarına şahit oldunuz. Silahsız, biçare, yirmi küsur yıldır haftada bir saat oturmaktan başka bir şey yapmayan yetmişlerindeki kadınlara biber gazıyla, plastik mermilerle saldırarak, Süleyman, Reisi, bütün çete, sosyal medyadaki “kahramanlar”, kahramanlıklarını bir defa daha sahnelediler. Kahramanlıkları bu. Erdoğan denen şey, işte bu kadar. Aklıyla, cesaretiyle, kahramanlığıyla, kadrosuyla…

Bir defa daha kahramanlığa şahit oldunuz ama emin oldun son değil. Sırada kim var, bilemem. Ama her birimize sıranın geleceği kesin. Ve her yeni kahramanlıktan sonra, Süleyman’ın maaşa bağladığı mahlûkat yeniden, koro halinde, yeni destanlar yazacaklar. Herhangi biri kendisi olarak ortaya çıkıp herhangi bir rakibiyle eşit şartlarda rekabet edemeyecek olan insan müsveddeleri…

Sonra sıra onlara gelecek. Ve sonra Süleyman’a…

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin