Koltuklardakiler
Diyelim Viyana’da bir dairedeki yaralılara ulaşmaya çalışan ambülansa silahlı saldırı olsa… Ambülans yaralıları hastaneye götüremese…
Ne olur?
Başbakan, İçişleri Bakanı filan, “mevzu duyulmasa” diye içlerinden geçirirler. Duyulur. Eğer Başbakan değilse, en azından İçişleri Bakanı istifa etmek zorunda kalır.
Bizde İçişleri Bakanlığı koltuğunu işgal eden zat, eğer doğruysa, “biz yaralıları tahliye etmeye çalışıyoruz ama ambülans silahlı saldırıya uğradı” mealinde konuşuyor. Kimsenin haber yapmasına lüzum yok, kendisi söylüyor. İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturduğu devletin bir ilinde oluyor bunlar ve o, bu hali, bir bahane olarak söylüyor.
Arsızlığın, utanmazlığın bütün rekorlarını kırdılar. Bu kadarı hayal edilebilir bile değildi. Ben mi yetersiz kalıyorum, yoksa lisan mı bu kadarına hazırlıklı değil diye hanidir sorup duruyorum kendime… Galiba lisanda bu hali adlandıracak sıfatlar yok.
***
Öteki de Başbakanlık koltuğunda oturuyor. “Ne zulmü, merhamet” türünden zırvalar yumurtluyor. Ama onunki başka hal anladığım kadarıyla. O, “bal” dediğinde sahiden ağzı tatlanıyor, bal yemesine lüzum yok. Psikiyatrik bir vaka. Erdoğan’ın en nadide keşfiymiş, “şu sebepledir, yok bu sebepledir Başbakan edilmesi” diye beyhude kafa yormuşum zahir. Böylesi, bırakın Başbakanlık koltuğunu, dünyaya bin yılda bir gelir sahiden.
***
Meczubun biri de, “Allah Erdoğan’ı görevlendirdi” buyurmuş.
Abartı ihtiyacı, işlerin kötüye gittiğinin delilidir tek başına. Eğer işler yolunda gidiyor olsa, abartmaya lüzum kalmaz. Gitmiyorsa, önce dünya lideri filan yapmanız gerekir adamı. Sonra yüzyılın lideri… Sonra o da yetmez, Allah’ın elçisi filan ilan etmek lazım gelir. Gölgeyi alabildiğine büyütmek gerekir ki, sahibinin iyiden iyiye cüceleştiği gizlenebilsin.
İşler berbat ve farkındalar vesselam. Ama endişeye mahal yok. Arsızlığın, hayâsızlığın bu kertesinde artık, iç savaş çıkaracaklar ve “ama memlekette savaş çıktı” diye bize şikâyet edecekler. Oturup duracaklar o koltuklarda… Çünkü Allah görevlendirdi bunları. Sadece birini değil, hepsini, hepsini… İnsan türünün nerelere kadar alçalabileceğini cümle âlem görsün diye…