Koltukların Üzerinde
Ben de biliyorum daha ciddi dertlerimiz var. Ama bir yandan da hologram gibi bir ülkemiz var çok şükür. Hangi alana yöneltsen projektörleri, neticede memleketin tamamının röntgenini çekmiş gibi oluyorsun.
Beşiktaş’ın çok konuşan —her çok konuşan şahıs gibi boş konuşan— başkanı Fikret Orman yine ağız ishali oldu. (“Birkaç kötü netice alındı ya, konuşursun artık” diyecek olanlara peşinen hatırlatayım, Ağustos 2014’te ve Temmuz 2015’te —yani işler yolunda gidiyor gibi görünürken de— Fikret Orman hakkında söyleyeceklerimi söylemişim burada.) Laf niyetine dolaşıma soktuğu her şey zırva da… Ben şu “tatil” meselesine cevap yetiştirip durmasına ayrıca ifrit oluyorum.
Bilmeyenlere hatırlatayım. Orman, takımı Avrupa Liginde ön eleme oynarken, ligin başlamasına az kala, henüz gidenlerin yerine kimse transfer edilmemişken, tatil yapıyor diye eleştirildi, bir bölük taraftar tarafından —galiba işaret fişeği de Şenol Güneş’in bir demecinden çıktı. Vay siz misiniz Orman’ı eleştiren! Dönüp, dönüp tatil mevzuuna bir dokunuyoruz. Tatil Orman’ın hakkı değil miymiş, kulüp başkanlığı fahri bir görevmiş, miş, miş…
E, stat yapılırken gece gündüz inşaatı denetleyen, sanki inşaatı denetlemezsen hiçbir ilerleme olmayacakmış algısı yaratan sen değil miydin? Sen değil miydin, her transfer döneminde, ben kendim izlemeden transfer yapmam” imalarıyla, her bir şeyi bilen, en iyi bilen, kendisinden başka kimseye güvenilemeyecek, kendisinden başka kimseye güvenmeyen adam rollerine soyunan? İşler yolunda giderken, yolunda giden işlerin “hepsi” senin —özellikle de senin fedakârca mesai harcamanın— hesabına geçirilecek. Borcun vadesi gelip ödeme yapılacağında başkaları ellerini cüzdanlarına atacaklar.
Tanıdık değil mi?
Memleketin hangi koltuğunu alsan, üzerine yapışmış dokuyu sıyırıp laboratuvarda tahlil etsen, aynı genetik kodla karşılaşıyoruz.