Kompartımanlar
NNT Antifragility’de bir anekdot anlatıyor: Karar süreçleri konusunda parlak teoriler geliştirmiş, yaygın olarak müracaat edilen ders kitapları yazmış bir profesör, Harvard’dan teklif aldığında tereddüde düşmüş. Kendisini karar süreçleri konusunda tartışılmaz bir otorite olarak gören daha genç bir meslektaşı, kendi teorilerini hatırlatıp, onların yardımıyla kararsızlığını aşabileceğini söyleyince, “öyle olmaz, bu iş ciddi” diye cevap vermiş.
Devam etmeden, bu defa da Feynman’dan bir anekdot: Ünü dört bir yanı sardıktan sonra bile —genellikle fakültenin en toy hocasının sırtına yıkılan— birinci sınıf Fiziğe Giriş derslerini vermeyi sürdüren Feynman, bir dersten önce, amfinin tavanına bir sarkaç astırmış. Derse girer girmez, sarkacın devasa topuzunu eliyle kavrayıp, kendisiyle birlikte kürsüye kadar çekmiş. Topuzu, kürsüde, tam başının hizasındayken bırakmış. Sarkacın serbest kalan topuzu Feynman’dan uzaklaşırken, o, önündeki notları karıştırmaya başlamış. Topuz uzun bir yol aldıktan sonra geri dönmüş ve başladığı noktaya yönelmiş. Feynman’ın oralı olmadığını gören öğrenciler, topuz Feynman’a yaklaştıkça heyecanlanmışlar. Derken sarkacın topuzu, Feynman’ın başının hizasına kadar geldikten sonra geri dönmüş. Çünkü sarkaçlar hep öyle yapar. Feynman kafasını kaldırmış, bir rahatlama sesi yükselen amfiye “ben,” demiş, “size anlattığım şeylere inanıyorum.”
***
Bize, Feynman’ın anlattıklarını da, karar süreçleri hakkındaki parlak teorileri de anlattılar. NNT, birinciler ile ikincilerin ayrı kategorilere ait olduğunu iddia ediyor. Ben öyle düşünmüyorum. Marksist değildim mesela, ama pek çok Marksist arkadaşım ve hocam oldu. Biri mesela, Marksist hassasiyetlerle —İngiltere’de saygın bir üniversitede saygın bir pozisyonu varken— Türkiye’ye dönmüştü. Talihsiz bir dönemdi. Türkiye’de elektrik, margarin, tüp gaz filan da aralarında olmak üzere, birçok temel ihtiyaç maddesi karaborsaydı. Hocamın İngiliz eşi, bu şartlara katlanamadı, İngiltere’ye dönmek için baskı yaptı. O kabul etmedi ve ayrıldılar.
Başka Marksistler de tanıdım, şahsi hayatlarında herhangi bir karar vermeleri gerektiğinde “iyi ama Marksizm’e göre…” diye lafa başlayacak olsam, “hop, bu iş ciddi” mealinde karşılıklar verdiler.
Demem o ki, fark Mekanik ile Marksizm arasında değil, NNT’nin anlattığı profesör ile Feynman arasında…
Bize, Feynman’ın anlattıklarını da, karar süreçleri hakkındaki parlak teorileri de anlattılar. Ne ikisinin arasındaki, ne de onları anlatanlar arasındaki farkları bilmediğimiz, bilemeyeceğimiz yaşlardaydık bize onları anlattıklarında… Her ikisini de aynı ciddiyetle kabul ettik, aynı süreçlerde öğrendik. Kendi hesabıma, öğrendiğim her şeyi ciddiye aldım.
Yani?
Yani ciddi problemlerle karşılaştığımda, yani kendi hayatıma dair tercihler yapmam gerektiğinde, öğrendiğim her şeye saygıdeğer bir bilgi muamelesi yaptım. Bize onları, zaten, tatbik edelim diye, hayatımızı onlara göre düzenleyelim diye öğretmişlerdi. Öyle zannediyordum.
Öğrendiklerimin çoğu, gerçek hayatın problemlerine çarpınca kırıldılar. Parçaları yapıştırıp yeniden denedim. Bir sonrakinde un ufak oldular. Filan.
***
Benden daha uyanık olanlar, okulda ezberledikleri şeyler ile gerçek hayatı birbirinden ayrı kompartımanlarda tutmayı küçük yaşta öğrendiler.
Mesele şu: Pek çoğu, bir yığın ezber biriktirdiler ve fakat hiçbir şey öğrenmediler. Mesela Marksist sloganları yerli yersiz tekrarlayarak kendilerine bir sosyal statü elde edebileceklerini fark etmişlerdi. Ama onları hayatlarına tatbik etmeye hiç teşebbüs etmediklerinden, hiç test etmediklerinden, neresi çalışıyor, neresinde sıkıntı var, hiç öğrenemediler.
Böyle bir yığın küçük klanla komşu olarak yaşadım. Hepsinin ezberleri farklıydı ama ortak özellikleri, yukarıda da dediğim gibi, ezberledikleri şeyleri farklı kompartımanlarda tutabiliyor olmalarıydı.
Üniversitede ders vermeye başladığımda, öğrencilerin benden daha iyi integral biliyor olduklarını görmüştüm mesela. Ama Üretim Planlaması dersinde, stok eğrisinin altında kalan alanın, o eğrinin integrali olduğunu bilmediklerini, ta sömestrin sonunda idrak ettiğimde şoka uğramıştım. Ne alakası vardı, bir bilgi Matematik dersine, diğeri ise Üretim Planlama dersine, yani farklı kompartımanlara aitti.
Filan.
***
Benim yetiştiğim evlerde, Müslümanlık, gerçek hayatın imtihanından geçmiş bir Müslümanlıktı. Teste tabi kılındığında orası burası kırılmış, yeniden dekore edilmiş, yeniden işlenmiş, gündelik hayatta iş görecek halde tutulmuş bir Müslümanlık…
Başka evlerde öyle değilmiş. Hiç test edilmemiş, hiç kullanılmamış, bu yüzden çatlaksız, sızıntısız, başköşede sergilenen bir aksesuarmış Müslümanlık birçok kişi için. Birçok başkasının Cumhuriyetçiliği, Marksistliği, Osmanlıcılığı, bilimciliği filan gibi…
***
NNT Antifragility’de, benim yıllardır itiraz ettiğim ne varsa hepsine itiraz ediyor. Ama ikimizin arasında —özellikle bu kitabında iyice belirginleşen— çok mühim bir fark var. O, modernliğin —adını da benim yaptığım gibi modernlik koyarak— yol açtığı hasarı gidermek için modernlik öncesine dönmeyi teklif ediyor. Modernlik öncesine referanslar verip duruyor ve modernlik öncesini yüceltiyor. Ben ise, modernliğin sonrasına, yeni bir faza geçileceğini ümit ediyorum. Yeni bir kavram haritasının zuhur edeceğini…
Şimdi kendisini Hazreti Ömer’in kılıcı gibi gören, İslam’ın kendisinden sorulmasını talep eden, ama kendi hayatına dair kararlara o bilgiyi tatbik etmesi gerektiğinde “hop, bu ciddi bir iş” diyen zevat nevzuhur bir zevat değil. Onlar hep vardı. Ama onların hikâyeleri yoktu. Feynman gibilerin ise hikâyeleri var. NNT’nin aktardığı anekdottaki profesör unutulup gidecek. Yazdıkları da… Ama Feynman yüzlerce yıl hatırlanacak. Yüzlerce yıl sonra birileri, bu döneme dair sadece Feynman gibileri öğrenip, “o günler ne güzelmiş” neticesine varabilir.
Öyle olmadığını biliyoruz.
Bu devir de bundan öncekiler gibi bir devir. Bundan sonrakiler de böyle olacak. Hep başkalarına anlattıklarına inanmış olanlar olacak —ve diğerlerinin, yani sadece uyanık olduğu halde kendisini çok akıllı zanneden ve bu yüzden de hiçbir şey öğrenemeyenlerin arasında azınlık olacaklar. Ama sadece onların hikâyeleri olacak ve sadece onlar gerçek anlamda yaşamış olacaklar.