Kudüs

Yazılmayı hak ettiğini düşündüğüm bir yığın şey vardı. Aralarında Kudüs yoktu.

ABD, bildiğim kadarıyla, İsrail’deki elçiliğini Kudüs’e taşımaya 1995 yılında karar vermişti. Ama meselenin hassasiyetine binaen, kanundaki bir boşluktan istifade ederek, Trump’tan önceki üç Başkan da bu işi ertelemişti.

Bilmiyordum, bu arada öğrendim ki Trump, seçim kampanyası sırasında, Amerikan elçiliğini Kudüs’e taşıyacağını vadetmiş. Ama sonra buna cesaret edememiş ve elçiliğin taşınmasını erteleme kararını Temmuz ayında imzalamış.

Böyle bakıldığında bana öyle geliyor ki, Trump aslında nasıl bir arı kovanına çomak soktuğunu bilmeden, çomağı sokuyor. Çünkü Beyaz Saray’daki koltuğunda bulduğu raptiyeler her geçen gün artıyor. İşleri esastan yoluna koyma şansı da yok, zevahiri kurtarmaya çalışıyor —bizim yabancısı olduğumuz, anlamakta müşkülat çekeceğimiz bir Başkanlık tarzı değil yani.

Eh, meselenin ehemmiyetini bilince derin manalar yüklememek pek mümkün görünmese de, eldeki verilerle değerlendirilince, Kudüs meselesinin küt diye gündeme düşmesi ABD iç politikasının bir unsuru gibi görünüyor. ABD’nin içindeki bilek güreşinin bir parçası… Daha doğrusu, bilek güreşini kaybetmiş, kaybettiğini anlamış olan Trump’ın “ama kaybetmedim ki” diye ortalarda dolanabilmek için uydurduğu bir halt.

Derin sancılara yol açabilecek, bir yığın artçı dalgayı tetikleyebilecek bir şey olduğundan şüphem yok. Muhtemelen neticeleri itibariyle son derece ciddi bir şey yani… Ama sebepleri pek ciddi görünmüyor.

***

Bu vesileyle…

Kudüs, fiili olarak zaten İsrail’in başkenti. Başbakan orada ikamet ediyor ve parlamento da orada. İsrailliler zaten, ülkenin kuruluşundan beri, “Kudüs bizim başkentimiz” diyorlar. Ama ABD’nin elçiliğinin Kudüs’te değil de Tel Aviv’de olması, görüldüğü gibi, gerçeğin gerçekliğini ciddi ölçüde seyreltiyor.

Siz kendi elçiliğinizi taşımadığınızda mesela, benzer bir tesir yapıyor mu?

Yapmıyorsa…

Dayılanmak filan kâr etmez, şapkanızı önünüze koyup düşüneceksiniz. Denkliği sağlamak ABD’nin mesuliyeti değil, sizin mesuliyetiniz.

Seçimden önce söz verdiği halde elçiliğin taşınmasını sağlayamamış olan Trump’ın “Kudüs İsrail’in Başkentidir” deyip zevahiri kurtarma çabası onun zavallılığını nasıl örtmüyorsa, onun zavallılığını örtme çabasının bile tsunamilere yol açtığı bir coğrafyada dayılanıp durmakların zerre kadar manası yok.

Pardon, bir manası var. Şimdi benim meseleye yaklaşımımı andıran yaklaşımları “vay, Kudüs için ağlamıyor, hain” filan diye yaftalayıp, gürültü koparırsınız. Buradan iktidarı biraz daha sürdürmek için bir kaldıraç imal edersiniz. Kudüs yanar, ama iktidar sürer. Amaç hâsıl olur yani.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin