Kürdün Derdi Ne?

Bu yazıyı okuyabiliyorsunuz, çünkü yüz milyonlarca hücreniz, kendi hallerinde, kendi bildikleri işi yapıyorlar. Dennett o hücrelerin aptal olduğunu düşünüyor. Bir bakıma haklı, çünkü hiçbiri Dennett’inki türünden bir akla sahip değil.

Dennett bir bakıma haklı ama sadece o kadar. Hücrelerin her biri, her an seçici davranır. Görmeye tahsis edilmiş nöronlarınız da mesela, kendilerine ulaşıp duran sinyallerin hangi hücrelerden geldiğini, şiddetlerinin ne kadar olduğunu değerlendirip, bir reaksiyon göstermek gerekip gerekmediğine karar verirler. Eğer gerektiği neticesine varırlarsa, bir sinyal yollarlar. Hangi nöronlarla ilişki içindelerse, onlara…

Bir bakıma, demek ki, tıpkı bizim gibi akıllı nöronların her biri. Öte yandan bakınca da, her birimiz, devasa bir organizasyonun bir hücresinden ibaretiz. Bağırıyoruz, susuyoruz, ölüyoruz, öldürüyoruz, ortaya bir davranış çıkıyor. Toplumsal bir davranış…

***

Her birimiz, anamızın rahmine düştüğümüzde bir tek hücreydik. Size de öğrettiler değil mi, canlı hücreler bölünmeyle ürer. Her bölünmede, hücre kendisinin kopyasını üretir. Peki, nasıl oldu da, bir tek hücre bölünüp çoğalırken göz hücreleri, kas hücreleri, deri hücreleri, sinir hücreleri oluştu? Hiç sordunuz mu kendinize?

Bilmiyorsanız kendinizden utanmayın. Çünkü kimse bilmiyor henüz.

Ama mektep sıralarında öğrendiğiniz bu kendisini Platonik bir kusursuzlukla kopyalama sürecinden büyülenip bütün hücreleri aynılaştırmaya heveslenmişseniz, bir daha düşünmenizde fayda var. Eğer o bir tek hücre, kör bir biçimde durmadan kendisini kopyalayıp dursaydı, biz mevcut olmayacaktık. Manasız bir hücre yığınından ibaret olacaktık. Hücreler bölünürken, her nasılsa bir akıl sergiliyorlar, ortaya biz çıkıyoruz.

Bütün hücrelerin birbiri ile aynı olması gerektiğini, öyle keyfince farklılaşmasının Atatürk İlkelerine veya İslam’a, veya artık sizin meşrebinize göre herhangi bir akla uygun olmadığını düşünebilirsiniz, bir beis yok. O da sizin aklınız.

Ama akıllardan birini veya ötekini, diğer bütün hücrelerin tabiatını tayin edecek kadar kudretli kılarsanız… Geride bir toplum kalmaz, bir insan yığını, bir kalabalık kalır. O bile kalmaz. Çünkü, eğer bazı hücreler akciğer hücresi olup çevredeki oksijeni transfer etmez, bazı hücreler kan hücresi olup o oksijeni diğerlerine taşımazsa, yığın çok geçmeden ölür.

***

Görmeye tahsis edilmiş onca hücrenin hiçbiri görmüyor, ama siz görüyorsunuz. O hücreler işlerini yaptıkları için görüyorsunuz. Ya siz de daha büyük bir organizasyonun bir hücresiyseniz… Farkında bile olmadığınız bir işin gerçekleşmesini sürdürüp duruyorsanız…

Aklınız sıra akıllardan birini diğerine tercih edip, herkesi aynı akılla donatmak gerektiği neticesine varıp, bu işi gerçekleştirebilmek için aşırı güçlü odaklar inşa edip, yüz elli yıl aynı haltı yemişseniz… Sonra işte ortaya çıkan tablonun tam da siz bunları yaptığınız için zuhur etmiş olduğunu bile idrak edememiş, “birileri var, bizi bölüyorlar” filan diye bir mesul aramak zorunda kalmışsanız…

***

Herkesin aklı benimki gibi olsaydı, herkes benim yaptığım işleri yapmaya kalkardı, hepimiz açlıktan ölürdük.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin