Küresel Çete ile Üst Akıl Bir Gün…

KÇ: Nereden çıktı bu acil toplantı? İşimiz gücümüz var. Arjantin belini doğrultmaya başladı gibi, gidip nelerini çalabiliriz diye bakacağız. Filipinler operasyonu için de hazırlıkları tamamlayamadık daha.

ÜA: Şey… Uzun sürmez. Şu Türkiye için…

KÇ: Ne? Yine mi Türkiye? Asla olmaz. Geçen sefer söylemiştik. “Bu son” demiştik. Asla olmaz.

ÜA: Biliyoruz, biliyoruz. Haklısınız da… Ama işte… Bir defacık daha. Bu defa son.

KÇ: Olmaz kardeşim olmaz. Şanımızı lekelediniz zaten. Biz soyguncuyuz, adımız Küresel Çete bizim. İşimiz dünyanın kanını emmek. Nerede kim belini doğrultur, üç beş bir şey biriktirirse üstüne oturmak…

ÜA: Ya, tamam, biliyoruz. Bizim de adımız Üst Akıl. Bizim işimiz de dünyanın her yerini sizin soyabilmeniz için hazırlamak. Bunca yıldır işbirliği içinde ne güzel çalıştık. “Bir defacık daha” diyoruz şu Türkiye için.

KÇ: Ne kadar?

ÜA: Valla bilmiyoruz ki… Şöyle bir altı ay daha idare edebilseler…

KÇ: Altı ay mı? Siz Türkiye’nin aylık maliyetini biliyor musunuz?

ÜA: Bilmeyiz. O işlere aklımız ermez bizim. Biz para işlerinden anlamayız. Darbeydi, istihbarattı, kuklaları yönetici atamak, onları tehdit edip şantaj yapmaktı, terör örgütleri imal edip ortalığı karıştırmaktı, sınırları çizmekti, ayrılıkçı hareketleri desteklemek, ileri giderlerse kösteklemekti… Siz de biliyorsunuz bizim anladığımız işler bunlar.

KÇ: Tamam, bilmediğiniz belli zaten. Türkiye bir ayda, bizim canımızı dişimize takıp bütün Latin Amerika’dan, bütün Doğu Avrupa’dan çaldığımızı yutuyor. Geriye bir şey kalmıyor. Kurtarmıyor kardeşim, kurtarmıyor.

ÜA: Oha! O kadar mı maliyetli?

KÇ: Ya, evet! Oradan buradan çal, ne için? Türkiye’yi ayakta tutmak için. Bu işi bırakacağız. Küresel çeteciliğin de tadı kalmadı Türkiye yüzünden. Küresel çeteciliğin de bir raconu var, bir namusu var.

ÜA: Lütfen! Bir altı ay, olmuyorsa, hiç değilse dört ay daha… Kaç para tutar ki?

KÇ: Bakın kardeşim, şuradan yüz milyar enjekte ediyorsun. Yüz milyar! Altı üstü seksen milyon nüfus. İki üç yıl idare eder diyorsun. Daha sen arkanı dönmeden, kırk milyarı İsviçre bankalarına veya off-shore hesaplara aktarılmış oluyor. Kalan altmış milyarın yirmi milyarı, birkaç hafta içinde sağa sola saçılıyor ve derhal lüks ithalata gidiyor. Üstüne, kalan kırk milyar kaynak gösterilip, seksen milyar maliyetli birkaç inşaat ihalesi açılıyor. Türkiye ekonomisini ayakta tutmak zor. Bildiğiniz gibi değil. Üstelik…

ÜA: E, evet üstelik?

KÇ: Üstelik bir de… Kendi memleketlerini soyanlara güya muhalefet edenler var. Beş kuruşluk üretimleri yok. Haklarını yemeyelim, diğerleri kadar azgınca, arsızca tüketmiyorlar. Kırk yıllık apartman dairelerinde, yirmi yıllık otomobilleriyle yaşıyorlar. Ama bir halta yaradıkları da yok.

ÜA: Onlardan her yerde var canım, büyütmeye lüzum yok.

KÇ: Mesele onların var olmaları değil. Bu işsiz güçsüz takımı, “ah, bizim memleket uçar uçmaya da, şu küresel çete bizi soyuyor” demiyor mu… Biz memleketin çarkları dönsün, herifler maaşlarını almayı sürdürebilsinler diye, sağdan soldan çaldıklarımızı Türkiye’ye aktarıyoruz. Herifler durup durup bize vurmuyor mu? İnsanın kanına dokunuyor ya…

ÜA: Anlıyoruz, çok zor olmalı, ama…

KÇ: Anlayamazsınız kardeşim. Dedik ya, küresel çeteciliğin bir raconu vardı. Sizin yüzünüzden beş paralık itibarımız kalmadı.

ÜA: Anlarız, anlarız. Çünkü aynı dert bizim de başımızda. Herifler “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemlerde” diye lafa başlarlar, sağcısı solcusuyla, Sünnisi Alevisiyle, Türkü Kürtüyle, dindarı laikiyle itişir durur. Kendisi gibi olmayanın bir santim yol almasını içine sindiremez, kendisinin yol almasından da fedakârlık yapar. İçeride böyle, dışarıda daha berbat. Aynı anda herkesle dövüşmeye kalkar. Akla gelmeyecek oyunlara kalkışır, herkesi kendine düşman eder. Kendi hallerine bıraksan, her gün her şehirde kırk bomba patlayacak. Can havliyle istihbarat toplayıp servis ediyoruz da, bir bölümünden kurtuluyorlar. Enişte, menişte işte… Ama bir derneği çalışır durumda tutamayacak adamlar devleti çalıştıramayınca, “vay biz her bir şeyi dosdoğru yapıyoruz da, üst akıl ellerini içimize soktuğundan” diye başlıyorlar lafa.

KÇ: E, bırakın kendi hallerine, ne halleri varsa görsünler. Bizim de para aktarmamız gerekmesin…

ÜA: Bırakacağız, bırakacağız. Ama birkaç ay daha… Sadece o kadar. Lütfen.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin