Mal

“Denize dökeriz” diyen CHP milletvekilinin 88 yaşındaki annesini, 2,5 yıldır tedavi gördüğü Konya’daki hastaneden taburcu etmişler.

Meselenin teferruatı nasıl bilemiyoruz. Ama eğer hastane yönetimi, milletvekili Hüsnü Bozkurt aleyhine inşa edilmiş kampanyanın tesiriyle böyle bir karar vermişse, şaşırır mıyız?

Elcevap: Şaşırmayız.

Dahası, Hayrettin Karaman filan gibi heriflere “bu ne iş” diye sorsanız, ayetler, hadislerle Hüsnü Bozkurt’u haksız çıkaracak, “denize dökeriz” filan diyenlerin annelerinin tedavisi için milletin kaynaklarının heder edilmemesi gerektiğini ispatlayacak laflar etse şaşıracak mıyız? Taşgetiren filan gibi mahlûkat “ama bu olmadı, Evet oylarını olumsuz etkileyebilir” filan dese şaşıracak mıyız? Cem Küçük filan gibi pislikler “medeni ölüm derken tam da bunu kastediyordum” diye geviş getirse şaşıracak mıyız? Halil Berktay “ama o da ‘denize dökeriz’ demeseydi, tamam benim de katılmadığım hususlar da var ama” filan diye —bol referanslı— bir yazı döktürse şaşıracak mıyız?

Elcevap: Şaşırmayacağız.

Bir adamın annesinin, tedavi gördüğü hastaneden, siyasi kutuplaşmanın sebep olduğu ruh hali sebebiyle taburcu edilmesi başlı başına bir kâbus. Ama halimizi asıl anlatan şey, olup bitene şaşırmayacak hale gelmiş olmamız ve buna bile takacak kulp bulabilecek bir yığın köpeğin Erdoğan’ın kapısından atılan kemiklerle besleniyor olması.

Hüsnü Bozkurt, bence hata yaptı. Bu pislikler denize filan dökülmez —denize yazık.

***

Önce memleketin Başbakanlık koltuğunda ikamet eden zat söyledi ve geçenlerde de Cumhurbaşkanlığı makamında oturan mahlûk: “Tarafsız değilmişiz, ne yani ‘yaptığımız Fatih Sulan Mehmet köprüsünden bize oy vermeyenler geçemez’ diyor muyuz” mealinde…

Şaşırdık mı? Elcevap: Şaşırmadık.

Boyunlarının üzerine kafa biçiminde monte edilmiş şeyin içinden akıl niyetine geçen buydu işte. Kendilerinden olmayana hastanelerde bile yer olmasın. Sanki babalarının paralarıyla yapmışlar.

***

Ağaoğlu’nun “çantalar değil de sahipleri malım” mealinde efelenmesi arızi bir şey değil. İçinde yaşadığımız Türkiye’de dönemin ruhunu Erdoğan, Terim ve Aziz Yıldırım kadar hassasiyetle temsil eden biri o. Ve malları işte o kadınlar. Nasıl mecliste Erdoğan ne isterse parmak kaldıran alçakların tamamı, Erdoğan’ın malı olmaya gönüllüyse, aha o kadınlar da Ağaoğlu’nun malı olmaya o kadar hevesli.

Onlar gitse, yerlerini koşa koşa dolduracak binlercesi var yani.

Eh, mecliste milletvekili suretinde, bürokraside müsteşar, genel müdür, hastane müdürü suretinde, din adamı, yargıç suretinde, köşe yazarı suretinde bu kadar mal varken, köprüleri, hastaneleri mal olarak görmek şaşırtıcı mı? Adam öyle görmese şaşırmak lazım.

Denize filan dökmek olmaz, denize, balıklara yazık. Evet çıksın, bitirsin bu mahlukat bu ülkeyi. Yani ülkeden geri kalan ne varsa onu…

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin