Malzeme

Zatı şahaneleri İslam dünyasının içindeki çatlakları tamir etmek için çıktığı mübarek seyahat sırasında, Almanya’ya haddini bildirmiş gene: Türkiye demokratik, laik bir hukuk devletidir.

Adam da gelmiş bana diyor ki “gördün mü abi, adam demokrasiyi, laikliği, hukuku önemsiyor işte. Batı propagandasına kanıp…”

“Türkiye hukuk devletidir” demekle hukuk devleti olunuyor mu?

“Nesi var abi, basbayağı hukuk devleti işte, Batı propagandasına kanıp…”

Yahu Batı propagandasına ihtiyaç var mı? Bir Batı propagandası var mı, onu da bilmiyorum ama eğer varsa, memleketin bir hukuk devleti olmadığı kanaatini üretmek için ona ihtiyaç var mı? Üzerinde HERO yazan tişört giyen içeri atılıyor.

“Abi sen de mi? Ne kasıtla giydiklerini bilmez gibi…”

Yahu hukuk devletinde “ben senin şu işi filanca kasıtla yaptığını biliyorum” diye, istediğini içeri atabilir misin kardeşim?

“Abi adam açıkça teröre destek veriyor.”

Nereden biliyorsun? Kim karar veriyor. Bana göre de mesela, HERO tişörtü giyeni içeri atanlar terörle mücadeleyi sulandırmak yoluyla teröre destek veriyor.

“Sen de onları içeri at abi.”

Atamam. Gücüm yetmiyor.

“E abi, sen de biliyorsun, siyaset güç oyunu demek.”

Evet, biliyorum. Güçlü olanın istediğini içeri attığı düzene de keyfi yönetim denir, hukuk devleti denmez. Reisiniz yani, yalan söylüyor. Sen de nasıl bir kaz kafalı olmalısın ki, bu bariz yalana inanıyorsun. Veya daha da kaz kafalısın, aslında sen de inanmıyorsun ama o kadarcık beyninle beni inandırabileceğini varsayıyorsun. “Batı propagandası” diye bir yalan uydurup, ona inanıp, sonra da herkesi ona inandırabileceğini varsayıyorsun. Hanidir tanıyorsun beni, benim senin gibi ahmağın ve alçağın biri olduğumu varsayman için ne halt yedim ben?

“Abi ileri gitmiyor musun? İnsaf sınırlarını aşmıyor musun?

İnsaf mı? Sen o kelimeyi biliyor musun ya? Sana bir misal daha vereyim, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın DHKP-C üyesi olduğunu söylüyor senin İçişleri Bakanın. Nerede kayıt? Hangi mahkeme yapmış böyle bir tespiti?

“Abi Süleyman Soylu benim bakanım filan değil. Ayrıca ben Soylu’yu hiç sevmem.”

Yani?

“Sevmem abi. Ama sen de teslim etmelisin ki, İçişleri Bakanının elinde, senin elinde olmayan istihbarat raporları vardır.”

Yani?

“Muhtemelen DHKP-C üyesidirler. Yoksa böyle bir laf etmez herhalde.”

Biz şimdi kararları istihbarat raporlarına göre mi vereceğiz. Öyleyse, Türkiye bir istihbarat devleti demektir. Hukuk devleti değil. Yani senin reisin yine yalan söylemiş oluyor.

“Abi memleket taarruz altında. Yedi düvel üzerimize geliyor. Sen de hangi teferruata takılıyorsun!”

Memleket taarruz altında filan değil. Üzerimize gelen filan da yok. Zücaciye dükkânında gezen fil gibi bir reisiniz var. Âlem de kendi fincanlarını korumaya çalışıyor. Ona da yeni başladı ilaveten. Şimdi şikâyet ettiğiniz Batı medyası, yıllarca, sizin reisinizi âleme demokrat adam diye sattı. Siz de o manşetleri, o yorumları bize karşı kılıç gibi kullandınız. İlaveten verdiğim misaller münferit işler değil. Her gün onlarca benzeri vuku buluyor.

Ama böyle perakendecilik yapmayalım, hukuksuzluğun toptan sevk edildiği yere bakalım. Bir OHAL ilan edildi değil mi? Ne gerekçeyle edildi? 15 Temmuz. Türkiye Cumhuriyeti hukukuna göre OHAL, ilan edildiği gerekçe dışında KHK’ya zemin gösterilemez. İlan edilen KHK’lara bak bakalım. Bunların hepsi suç. Hepsi.

“Abi, 15 Temmuz’da memleket direkten döndü. Eğer başarılı olsaydı, sen bunları nah konuşabilirdin.”

E, evet öyle. İyi de ben mi palazlandırdım bunları?

“Abi, haksızlık etme. Adam ‘aldatıldık’ dedi, özür diledi ya.”

Bak, ben senin evinde misafir kalıyorumdur. Bir başkası gelir, onu misafir edebilmek için beni evinden atarsın. “Yapma, bu herif hırsız” derim, kulak vermezsin. Sonra, birkaç hafta sonra herif karının mücevherleri ile birlikte karını alır kaçar. Normal şartlarda bu aymazlığı yapan biri, hayata küser, kendine küser, utanır, mahcup olur. Mesela kendini içkiye verir. Bir meyhanede kafa çekerken üzerine gelirim, “yahu affet, hata yapmışım, aldandım” dersin. Anlaşırız.

Ama ben sana güvenmişim, evimin yedek anahtarını vermişim mesela. Biri gelmiş, “soyalım evi” demiş. Anahtarları vermişsin. Ben mesaideyken herif evime girmiş. Ne var ne yoksa toplarken sen de erketelik yapmışsın. “Ya kusura bakma, aldandım” demek kurtarır mı? Suç ulan o yapılanlar. Dink cinayetinin üstüne gitmemişsin. KPSS skandalının üstüne gitmemişsin. Ergenekon, Balyoz davalarının sulandırılmasını saymıyorum bile.

“Bak senin evinde misafir ettiğin herif benim evimi soyuyor” dediğimde, “nereden çıkarıyorsun, onunla dostuz biz” diyeceksin, sonra herif seni soyduğunda “aldatıldık” diyeceksin. Bir de üste çıkacaksın. “Vay sen neden benim yanımda durmuyorsun” diye bana dayılanacaksın. Yuh be!

“Tamam, diyelim ki haklısın. Şimdi bunların üzerine gitmek yanlış mı?”

Değil. Ama bunların üzerine gidiyoruz diye alakasız kişileri işlerinden edeceksin. Alakasız kişilerin malına mülküne hukuksuz bir biçimde el koyacaksın. HERO tişörtü giyiyor diye birilerini içeri atacaksın.

“Yine aynı yere geldik. HERO tişörtü giyenin hiç mi suçu yok?”

Ne suçu var?

“O tişörtle verdiği mesaj belli değil mi? Sen de çok safsın abi ya!”

Ay sen çok akıllısın. Kimlerin neyi, neden yaptığı ve kimlerin hangi sebeple cezalandırılacağı kararlarını sana bırakalım. Bu akıllarla da hukuk devleti olsun. Diyelim biri, terörü desteklemek için HERO tişörtü giydi. Her HERO tişörtü giyen içeri atılabilir mi?

“Abi, memleketin şartlarını dikkate alırsak, aklı başında kimse HERO tişörtü giymez. Eğer terör destekçisi değilse.”

Niye? Belki benim başka tişörtüm yok. Veya çok seviyorum o tişörtü. Veya sevgilime bir mesaj vermek istiyorum, aramızda bir şifre var.

“Öyleyse, seni bırakırlar abi.”

Ha, senin hukuk devleti anlayışın bu mu? O halde adı A ile veya N ile veya H ile başlayanların bazılarından şüpheleniyorum ben. Hepinizi içeri atalım. Eğer şüphemde haksızsam, bırakırız bir zaman sonra.

Sen HERO tişörtü giyeni içeri atacaksın, sonra darbe araştırma komisyonunun darbeyi araştırmasına mani olmak için her adiliği işleyeceksin, bir yandan da ahaliyi kışkırtıp meydanlarda dikeceksin, en darbe karşıtı sen olacaksın. Bütün bu pislikleri yapacaksın. Sonra mercimek kadar beyninle beni kandırmaya çalışacaksın, kanmayınca “ama ben seni severim, Soylu’yu sevmem, sen de beni seversin” filan gibi manasız lafları peş peşe dizeceksin… “Memleket taarruz altında” filan diye seferberlikler ilan edip, başkalarının da defterini dürmek için zemin hazırlayacaksın, sonra “adam ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ dedi bak” diye üste çıkmaya çalışacaksın. Yahu sizi imal etmek için kullandıkları kızarmaz, dik duramaz, pis kokulu malzemeyi hangi laboratuvarda ürettiler be?

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin