Milli Otomobil
Mustafa Koç, eğer ölmeseymiş, rivayet o ki, milli otomobil ve milli uçak üretecekmiş.
Direktifleri kimden almış, kime söz vermiş, tahmin etmeniz müşkül değil.
***
Çok küçük yaşlarıma dair hatırladığım şeylerin başında, milli otomobil yapmak konusundaki heyecanım geliyor. Otomobille hiç alakam yok. Kullanmayı bilmem ve hayatımın herhangi bir döneminde de öğrenmeye heves etmedim. Yine de, daha 6-7 yaşlarındayken, büyüyüp otomobil üretmeyi hayal ediyordum.
Akranlarım hatırlar, oyuncak henüz –varlıklı evlerde bile– satın alınan bir şey değildi. Herkes kendi oyuncağını kendisi yapardı. Teli büküp birbirine bir aksla bağlı iki küçük çember yapmak, sonra da onu aksa ortadan bağlanmış bir uzun çubukla itip sürmek gibi eğlenceleri vardı akranlarımın. Ona bile heves etmedim. Ama telden, kibrit kutularından, ilaç kutularından ve bulduğum daha ne varsa her şeyden, görünümü otomobili daha çok andıran şeyler yapmaya çalışmaktan geri kalmadım. Yaptım ama sürmedim yani…
Daha önce söyledim, şimdi Türkiye’ye vaziyet eden bu heyetin büyüdüğüne benzer evlerde büyüdüm. Bize otomobil yaptırmıyorlardı. Bizi otomobil yapamayacak şekilde kısırlaştırmışlardı. Öyle söyleniyordu büyüdüğüm evlerde. Zannediyordum ki, o kaportanın altında çalışan şeyin bir esrarı var ve fakat bize açıklamıyorlar. Büyüyecek, onu yeniden keşfedecek, ve bizi geri bıraktıranlara inat mili otomobili yapacaktım. Markası da CETA olacaktı.
Filan.
Evet, şimdi Türkiye’ye vaziyet edenlerin büyüdüğüne benzer evlerde büyüdüm.
Ama benzerlik bu kadar.
Fark şurada: Ben büyüdüm.
***
Büyüdüm ve daha 12-13 yaşına gelmeden anladım ki, otomobil yapmak öyle müşkül bir şey değil. Benim küçücük aklımla yapmayı hayal ettiğim tarihlerde, bu hayalleri kurduğum şehirde, Türk mühendisler zaten yapmışlar.
Benzin koymayı unutmuşlar. Başkan Baba da çok kızmış, filan.
Ama otomobil yapmanın esrarlı bilgiler, beceriler gerektirmediğini akıl ettiğimde, Devrim otomobillerinin hikâyesini henüz bilmiyordum. Bilmek de gerekmiyordu zaten. Neticede ortada bir yığın otomobil üreticisi vardı. Anlaşıldığı kadarıyla ben doğmadan elli yıl kadar önce daha da çoklardı. Çoğu sahneden çıkmıştı. Çıkmak zorunda kalmıştı.
Ben 20 yaşına gelmeden, başkaları da sahneden çekilmek zorunda kaldı.
Yani otomobil üretmek zor değildi. Ama otomobil için pazar üretmek… Anlaşılan o hususta bir müşkülat vardı. Benim aklımın ermediği bir müşkülat.
Büyüdüm ve büyürken pek çok şey öğrendim. Mesela otomobil üretmenin zor olmadığını, pazar üretmenin kolay olmadığını, pazar üretmenin neden kolay olmadığına aklımın ermiyor olduğunu filan öğrendim de… İlave olarak –başka pek çok şeyin yanı sıra– otomobil üretemiyoruz diye komplekslere kapılmanın manasız olduğunu da öğrendim.
***
Türkiye ekonomisinin motoru inşaat sektörü. Dünya ekonomisinin motoru ise otomobil sektörü. Otomobil mühim. Amenna. Ama bu sektöre bir üretici olarak girmenin en manasız olduğu dönemdeyiz herhalde. İngiltere’nin, İtalya’nın, İsveç’in onca yıllık üreticileri sahneden çekiliyorken, Hindistan’ın, Çin’in ürettikleri Türkiye gibi her yanı açık bir pazara bile giremiyorken, “kendi otomobilimizi üreteceğiz” diye ısrar etmek…
***
Bunları okuyan ve milli otomobil projesiyle sahiden coşkuya mı kapıldıklarını, yoksa – Erdoğan’ın her zırvalığını desteklemeye asker yazıldıklarından– coşkuya kapılmış görünmeye mi çalıştıklarını kestiremediğim AKP’li arkadaşlarım, biliyorum bana diyecekler ki, “büyüdün de halt yedin, heyecanını kaybetmişsin işte”.
Öyle değil.
Hayatımın hiçbir döneminde heyecanımı kaybetmedim. Yüksek Lisans yaparken, tez konusu olarak bilgi sistemlerini seçtim. Karşıma çıkarılan olanca engellere rağmen direndim. Çünkü yazılım sektörünün, yetmişlerin otomobil sektörü olduğunu düşünüyordum. Eğer yetmişlerde Türkiye yazılım alanına yatırım yapsaydı, çok ciddi mukayeseli avantajları da vardı.
Sonra Anadolu Üniversitesinde Bilgisayar Destekli Eğitim Birimini kurdum. Bir sektör haline gelebilmesi için gücümün yettiği ölçüde, bir yandan Bakanlıkta, bir yandan Üniversitede, bir yandan özel sektörde gayret ettim.
Eğer şimdilerde genç olsaydım, genetik alanında çalışırdım mesela. Memlekete vaziyet ediyor olsaydım, genetik alanında, kök hücre konusunda, nanoteknoloji alanında çalışmalara aktarırdım milli otomobil için seferber edilen kaynakları. Çocukluğumun geçtiği evlerdeki kompleksleri tamir etmeye değil…