Mimarlar Ne İşe Yarar?

Biz gençken Mimar Odaları, Devrimin Türkiye Etabının ihalesini üstlenenlerin arasındaydı. İşin ölçeği muazzamdı, muazzam vakit ve enerji gerektiriyordu. Memleketin mimarlarının ve mimarlığının dertlerine tahsis edecek imkân kalmıyordu. Ama belki de devrimden sonra mimarlığa ve dolayısıyla da mimarlara lüzum kalmayacağını düşünmüşlerdir. Dolayısıyla da vakit ve enerjilerini fani işler için heder etmeyi içlerine sindirememiş de olabilirler.

Thomas More’un Ütopya’sını muhtemelen okumuşsunuzdur. En azından hakkında pek çok şey işitmişsinizdir. Yine de dikkatinizden kaçan bir husus olduğunu zannediyorum: Mükemmel düzenin timsali olan adada bütün şehirler birörnektir. Marks’ı takip edenler, aslında ondan yaklaşık 350 yıl önce More’un ve benzerlerinin açtığı yolda yürüyorlardı. Sadece şehirlerin değil, şehirlerin dokusunu meydana getiren binaların mimarisinin de basit bir optimizasyon probleminden ibaret olduğunu, bir defa üretilmiş olan bir mimari çözümün sınırsızca tekrarlanabileceğini, dolayısıyla devrimden sonra mimarlara ihtiyaç kalmayacağını düşünmüşlerse, son derece akla uygundur. En azından Ütopya’nın kendisi kadar akla uygun.

Mimar Odaları bugünlerde hangi ihaleyle iştigal ediyor bilmiyorum, ama memleketin mimarlarının dertlerine, mimarlık problemlerine ayıracak çok vakitleri olmadığı aşikâr. Aksi halde, en azından mekteplerin ve camilerin tip projelerle üretilmesi filan gibi ütopik uygulamalara itirazlarını duyardık.

Avrupa’da, Amerika’da birbirinin tıpatıp aynı mektep binaları var mıdır, bilmiyorum. Varsa yadırgamam. Neticede okul, birörnek insan yetiştirmek üzere tesis edilmiş, bir kitle üretim teknolojisidir. Evet, öyledir. Siz okula çok farklı manalar yükleyebilirsiniz, ama okul, dünyanın her yerinde, özü itibariyle bir fabrikadır. Aynı teknolojiyle aynı buzdolabını üretecek olan fabrikaların Japonya’da da, Türkiye’de de aynı mimariye sahip olmasında anlaşılmaz bir hal olmadığı gibi, yurdun dört bir yanındaki mektep binaları birbirinin kopyası olsaydı, anlaşılmaz bir hal olmayacaktı. (Anlaşılır olması, elbette, uygun ve sağlıklı da olduğu manasına gelmiyor.)

Buna mukabil, dünyanın herhangi bir ülkesinde, istisnai ve kasıtlı örnekler hariç, birbirinin tıpatıp aynı mabetlerin inşa edilmediğini biliyorum. Optimize edilmiş, birörnek mabet mimarisi fikri, dolayısıyla, Türkiye’nin moderniteye benzersiz bir katkısıdır. Mardin’de Artukluların inşa ettiği olağanüstü güzel camiler var. Rivayete göre Sayın Erdoğan’ın hapse atılmasına sebep gösterilen mısralara ilham veren, bu Artuklu camilerinin mimarileriymiş. Bu güzelim ve orijinal camilerin yanı başına, memleketin dört bir yanında yüzlerce benzerini görebileceğiniz tuhaf cami karikatürlerini inşa etmeye yol açan zihniyete ancak parmak ısırılır. Batılılar bile bu kadarını sadece teorik düzeyde tartışabildi, pratiğe geçirmeye cüret edemedi.

Yani ki, Ütopya’ya en çok benzeyen ada, içinde bizim yaşadığımız adadır. More’un ruhunu şad etme işinin hakkından elbirliğiyle geldik. Bakmayın siz Marksistler, Kemalistler, İslamcılar, Türkçüler, Kürtçüler filan diye bölük bölük bölündüğümüze. Hepimiz aynı projenin tavizsiz ve cefakâr neferleriyiz.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin