Mısır

Mübarek Mısır televizyonundan Mısır halkına —muhtemelen son defa— hitap ettikten çok kısa bir süre sonra, Obama Amerika’da kameraların karşısına çıktı. İkisinin söyledikleri birbirini tamamlıyordu. İkisi de Mısır halkının şikâyet etmekte haklı olduğunu söylediler. Mısır’ın reforma ihtiyacı olduğu hususunda mutabıktılar. Daha demokratik bir düzenin vakti gelmişti. Ancak…

Ancak Mısırlılar bu hedeflere sokaklarda gürültü yaparak, kanunları ve düzeni tehdit ederek ulaşamazlardı. Daha sakin olmalı, Obama’nın ve onun Mısır’daki memuru Mübarek’in kendileri için düşündükleri güzellikleri sükûnetle beklemeliydiler. Sahipleri onları düşünüyordu, anlıyordu ve hak veriyordu.

Filan.

***

Orta Doğu’da daha demokratik düzenlere ihtiyaç olduğunu dile getiren Amerikalılara en son bayan Clinton da katılmıştı. Ocak ayının ortalarında Katar’da Arap dünyasının seçkinlerine hitap etmiş, ahaliyi oyunun bir parçası haline getirmelerini talep etmişti. Gençlerin inanacağı ve korumayı isteyeceği bir gelecek inşa edilmesinin öneminden söz etmişti. Sonucu baştan belli olmayan seçimlerden bahsetmişti.

Hillary yenge bütün bunları kimden istemişti? Onlarca yıldır bunların hiçbirini yapmadığı için Amerika’nın güvenilir müttefiki olmayı hak etmiş olan yerli seçkinlerden istemişti. Yani yıllardır Amerika’nın müstemleke valisi vazifesini başarıyla yürütenlerden…

Bu da Amerikalı aklı işte.

Bir yandan ahaliyi oyunun parçası haline getirmek gibi kocaman lafları eden siz olacaksınız. Öte yandan oyun ahalinin değil, sizin istediğiniz oyun olacak. Dahası, bu imkânsız işi siz ihale edeceksiniz, müteahhidi de siz belirleyeceksiniz.

***

İranlılar Şah’ı defettiklerinde, Amerikan menşeli yazı dizileriyle Türkiye’yi bombardımana tabi tutan gazetelerimiz, Türkiye’nin sıradan kadınlarının Farah’ın kaybettiği zenginliğin peşinden ağlamasını sağlamıştı. O vakitler yalan söylemek daha kolaydı, İran’da yaşanan kırkıncı günler trajedilerinden filan hiç söz etmemek mümkündü. İran’ı modernleştiren, yüzü batıya dönük bir heyetin gericiler tarafından tasfiye edildiği hikâyesi satılabiliyordu.

Bugün böyle hikâyeleri satmak müşkül anlaşılan. Önce Tunus’ta, ardından Mısır’da patlayan olayları, yoksulluk ve rejimlerin yolsuzlukları filan gibi sebeplere bağlama ihtiyacı duyuluyor. Hâlbuki sokaklarda kopan kıyamet, dibine kadar ideolojik bir kıyamet. Uzun süredir derin dondurucularda dondurularak baskılanmış olan Araplar, dünya sahnesinde yerlerini alma hayaliyle ayaklanıyorlar.

Eğer halklar hayallerine ve özlemlerine ulaşacak bir yol açmayı başarabilirlerse, sonucu önceden tahmin edilemeyecek seçimlerle işbaşına gelenler, sonucu önceden tahmin edilemeyecek işler işleyecekler. Bu da, aşikâr ki, Amerika’nın ve Amerikancıların hiç işine gelmeyecek. Bu süreç içinde, en başta tecrübe eksikliği yüzünden, Araplar elbette birçok hata yapacaklar. Onlarca yıldır bölgeyi istedikleri gibi tanzim etmiş olanlar, bu hataları değerlendirmekten geri kalmayacaklar.

Göreceğiz, kimin gücü neye yetecek…

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin