Mısır’ın Yolu

Bugün insanlığın sahip olduğu muazzam zenginliği, büyük ölçüde, kontrol kabiliyetimizin olağanüstü artmış olmasına borçluyuz. Galiba biraz da bu yüzden, kontrol edilemeyen süreçlerin olumlu herhangi bir neticeye yol açamayacağı gibi bir yaygın kanaat var. Bunun uzantısı olarak da, her şeyin kontrol edilebilir olduğu, her şeyin kontrol edilmesi gerektiği düşünülüyor.

Bir torna tezgâhında bir levhaya açılan deliğin çapının yarım inç olması gerekiyorsa, öyle olması için bir yığın çaba harcanır. Kontrol, bu çabaların ortak adıdır. Yani kontrolden söz edebilmek için, önceden belirlenmiş bir hedefin, bir standardın olması gerekir.

***

Bütün sistemler birer kontrol sistemi değil. Mesela lisan… Hiçbir lisan önceden, “sonunda şöyle bir lisan olsun” diyerek tasarlanmış değil. Zaten sonu da yok. Kontrollü lisanlar yapmaya yönelik birçok teşebbüs oldu. Hepsi iflas etti. Lisanın çok ehemmiyetli bir şey olduğunu söylemeye herhalde lüzum yok. O olmasaydı, çok övündüğümüz kontrol sistemlerini geliştirmek gibi bir maharet de sergileyemeyecektik.

Ve mesela şehirler de birer kontrol sistemi değiller. Akşamın bir vakti canınız kazandibi çekerse, sokağa çıkıp biraz çaba harcamakla kazandibi bulabilirsiniz. Akşamın bir saatinde canınızın kazandibi çekeceğini önceden bilip, onu nerede arayacağınızı tahmin edip, kazandibi imalatını ve dağıtımını ona göre planlamış ve süreci kontrol etmiş olan bir özne yok.

***

Montaigne, gideceği liman belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez demiş. İlk anda kulağa çok hoş geliyor. Lakin lisanın, şehirlerin ve daha bir yığın şeyin gideceği liman yok. Yine de her rüzgâr onlara yardım edebiliyor. Onlar her gün, daha önce mevcut olmayan yeni yollar açıp, o yollarda yürüyorlar. “Yolum cebimdedir benim, çıkarır, önüme serer, yürürüm” demiş ya Arif Nihat, o misal.

Toplumların da varacağı liman yoktur, yolları ceplerindedir. Yolu çıkarıp toplumun önüne serme vazifesi siyasetindir. Toplumun siyaset vasıtasıyla cebinden çıkarıp önüne serdiği yol bazen verimli vahalara çıkar, bazen çöllerde kaybolur. Ama toplum cebinden yol çıkarıp yürümeyi öğrenmişse, her zaman bir ümidi vardır.

Aksi halde?

Unutmamak lazım, hiçbir toplum, hiçbir verimli vahada sittin sene ikamet edemez. Yaşadığımız her yer, eninde sonunda çölleşir. Zaten bu yüzden lazım siyaset. Bu yüzden kontrol sistemleri işe yaramaz. Bu yüzden cebimizde yollar biriktirmek, başımız sıkıştığında önümüze sermeyi öğrenmek zorundayız.

***

Toplumun —cebindeki yollara tevessül etmeden— uslu uslu, sizin belirlediğiniz yollardan sizin tayin ettiğiniz menzile ulaşmasını istiyorsanız, Mübarek gibi müteahhitlere ihtiyaç var. Taahhütlerini yerine getirmek istiyorlarsa onların da çaresi yok. Toplumun cebini boşlatmak zorundalar ki alternatif yol filan kalmasın.

Sağa sola yolladığı e-postalarda, Tahrir Meydanına dökülen insanların taleplerine neden kayıtsız kalındığını anlamadığını haykırıp duran Kansaslı kasiyerleri de kontrol edebilmek lazım elbette. Bu yüzden, bir yandan ihaleyi Mübarek’e verirken, bir yandan da Arap seçkinlerine sonucu baştan belli olan seçimlerden şikâyet ediliyor. Ki kasiyer kadının kafası karışsın, kendi cebindeki yolu önüne serip yürümeye filan kalkmasın. Her şeye kadir bir otorite kontrol etmezse her şeyin berbat olacağına inanmayı sürdürsün, mesele yok.

Eski Genel Yayın Yönetmeni Türkiye’de sonucu baştan belli olmayan seçimlerin altmış yıldır yapılıyor olmasına övgüler düzerken, Hürriyet’in Newsweek’ten servis edilenleri aktarıp, yıkılan diktatörlerden sonra her zaman iyisinin gelmediğini hatırlatması gibi bir şey yani. Kontrol olmadan iyi bir şeyler olamayacağını unutmayın siz, yeter. Kafanızın karışık olmasında bir beis yok.

Kimin için beis yok? Her şeyi kontrol altında tutmak isteyenler için elbette.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin