Nerede Yanlış Yaptık?
Horozlar öter, güneş doğar. Aynı şeyin her sabah tekrarlanması, horozların güneşi uyandırdığına veya güneşin horozların davetine icabet ettiğine inanmak için kâfi midir? Elbette değil. Olmadığını, en azından Hume’dan bu yana biliyoruz. Horozların güneşi uyandırdığı iddiasını komik bulursunuz, öyle değil mi?
ABD bölgede bir takım oyunlar tezgâhlıyor, yani ötüp duruyor. Bölgede bir şeyler oluyor, yani güneş doğuyor mu, batıyor mu, artık her neyse. Sebebin ABD olduğu iddiaları komik filan bulunmuyor. Karmakarışık menfaatler yumağının içinden zuhur eden, ABD ötmeseydi de muhtemelen vuku bulacaktı olan halin ABD’nin eseri olduğundan şüphe bile edilmiyor.
***
Diyelim kadir-i mutlak bir ABD var. Her istediği oluyor ve eksiksiz fazlasız tam da onun istediği gibi oluyor. Yani diyelim bir yandan Kuzey Irak yönetimini, bir yandan PKK’yı, DTP’yi, bir yandan AKP’yi kukla gibi oynatıyor. CHP’ye ve MHP’ye neden gücü yetmiyor her şeye gücü yeten ABD’nin, bu teferruatı şimdilik ihmal edelim. Diyelim birilerini dağdan indirdi, ötekilere Habur’da gösterişli karşılamalar hazırlattı.
Diyelim böyle… ABD’nin her menfaatinin Türkiye’nin her menfaati ile çeliştiği ne malum? Belki bütün bu olup bitenler bir ABD tezgâhı olduğu halde, bizim de menfaatimizedir. Veya daha doğrusu, bizim de menfaatimize oldurulabilir.
Şu da var ayrıca: Yıllarca “Türkiye’yi İranlaştırıyorlar” diye ortalığı vaveylaya verenler İranlılaştılar, olur olmaz her musibeti ABD’den biliyorlar.
***
Attila İlhan’ın drang nach osten adlı şiiri şöyle biter: “sabah ezanları köyden köye yayılıyor / hey gidi hey / ‘mülk’ sözde osmanlı’nın ama / alaman’ın elinden / ingiliz alıyor”. Yani biz daha önce de benzer bir film görmüştük.
Tarihe karışıyor olan nizam bizim nizamımız değil, İngiliz patentli. Arkasından gözyaşı dökmeye değmez yani. Zaten bizim, yani bu bölgenin sakinlerinin menfaatimize de olmadı pek.
***
İlle de gözyaşı dökmek isteyen varsa, daha makul bir sebep var. Lewis, What Went Wrong adlı kitabının bir yerinde, mealen şöyle der: Başka toplumlar işler rayından çıkınca “bunu bize kim yaptı” diye sordular. Türkler ise benzer bir durumla karşılaştıklarında “nerede yanlış yaptık” diye sormayı tercih ettiler.
Eğer Lewis’in tespiti doğruysa, eğer sahiden böyle bir farkımız vardıysa, eğer güya Osmanlı’nın olan mülkü Alaman’ın elinden İngiliz alırken “nerede yanlış yaptık” diye sormuştu isek, saygıdeğer bir farkımız varmış. Görünen o ki, artık yok. Bir yerde vahim bir yanlış yapmışız ve “nerede yanlış yaptık” sorusunu kaybetmişiz. Onun yerine, maymuncuk gibi, “ABD’nin işi” cevabını ikame ediyoruz.
Bu kayba ağlamaya değer, bakın.
Cemalettin N. TAŞCI