Neyi Üleşiyoruz?

28 Şubat’ın en azgın günleriydi. Kurban Bayramı yaz günlerine, bayramın ilk günü de Cuma’ya denk geldiydi. Tam Cuma vakti, İzmir Güzelbahçe’de, bikinisinin üzerine askılı bir bluz geçirmiş olan bir kadın, taşıdığı kurban derileriyle caminin bahçesine girdi. Kurban kesmişti ama günün Cuma olduğundan, imamın Cuma kıldırmakta olduğundan habersizdi. Bir yandan “hoca efendi, hoca efendi” diye seslenerek, imamı aranmaya başladı.

Kadın camiye yaklaşırken, yanından Türk Hava Kurumunun deri toplama aracı geçmişti. Bağıra çağıra, deri toplama yetkisinin sadece kendilerinde olduğunu ilan ediyor, aklına başka şey gelebilecek olanları tehdit ediyordu. O günleri hatırlayanlar bilecek, camilere filan deri bağışlamaya kalkmak, neredeyse vatana ihanet ile eşdeğer bir suç gibiydi. Kadın tınmadı.

O anda camide namaz kılmakta olanların kahir ekseriyeti, hayatında birçok defa, kimin ibadetinin kabul edileceğini kimsenin bilemeyeceği mealinde nasihatler dinlemiştir. Belki o gün de hoca vaazında, kimin kurbanının daha makbul olduğunu ancak Allah’ın bildiğini söylemiştir. Her Müslüman bu hususta bir yığın menkıbe biliyordur.

Ancak Allah bilir ama… Herhalde bikinisiyle cami avlusuna giren o kadın, camide namaz kılmakta olan kendilerinden daha makbul değildir canım. O kadar da değil yani. Yani elbette kimin kurbanını kabul edeceğini bilemeyiz ama herhalde Allah kendilerinkini o kadınınkinin önünde sıraya koymuştur. Öyle değil mi ama?

***

Bir fotoğraf vardır, gördünüz mü bilmiyorum. Besbelli orta Anadolu’nun bir yerlerinde, bir tarlada, hasat vakti toplaşmış kadınlı erkekli, yediden yetmişe bir grup köylü, “Cümhuriyeti biz böyle kazandık” yazan bir pankartın altında neşeyle görüntülenmişler. Cumhuriyet ü ile yazılmıştır. Bilmem artık ilk vakitler Cumhuriyet öyle mi yazılıyordu, yoksa pankartı hazırlayanlar, yeni harflere henüz uyum sağlayamadıklarından hata mı yapmışlardı.

O fotoğrafı görmeden önce de, Cumhuriyetin bu topraklarda yaşayan herkesin malı olduğunu düşünüyordum. Ama bu düşünceyi bu kadar iyi anlatan başka maddi bir şey de görmedim bugüne kadar.

Cumhuriyet elbette başı örtülü, şalvarlı, cildi çatlamış, avuçları nasırlı insanların da malı. Boğaziçi’ne bakan restoranlarda veya Ankara’nın mutena mekânlarında göğüslerini Cumhuriyete siper etmiş olanlar da bu gerçeği inkâr etmezler. Ama herkesin hissesi varsa da, hisseler eşit de olamaz yani. Cumhuriyet için bunca şeyi göze almış olanlar, mesela saçlarını açmakla kalmayıp, bacaklarının şu kadarını da cesaretle sergileyenler elbette daha yüksek hisse sahibi olmalı. Değil mi ama?

***

Daha önce yazmıştım, bana göre siyaset böler. Ve bölünmek iyidir. Yeter ki, bölünmüş olanları bir arada tutacak din gibi, Cumhuriyet gibi kıymetler mevcut olsun.

1980 sonrasında siyasete dair her konuyu uzmanlara devredince, siyaset yapmanın manası da, imkânı da kalmadı. Evde bölüşülecek her şeyde, herkesin hissesini merkezi bir otorite tayin etmeye başladı. Haylaz oğlanlar da evin kıymetli emtiasını yağmalıyorlar işte. İslam’ı, Cumhuriyet’i üleşiyorlar.

Siz uymayın onlara, yarın herkesin bayramı. Herkese kutlu olsun.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin