O Kadar Basit Değil
Çok politize olduk, biraz nefes alalım.
Çok değil, yirmi yıl önce yazılmış kitapları okurken bile yadırgıyorum. Kitabın mevzuu da mühim değil. Mesela insan davranışlarından birini açıklamaya çalışan bir biyoloji kitabı, bahse konu olan davranışla alakalı bir tek faktörü işleyip duruyordu. İktisat kitapları, diyelim bilgisayarlaşma gibi bir tek faktörün üzerinden bir yığın olguyu açıklama telaşındaydı. Tarih kitapları, diyelim Napolyon’un yükselişini açıklayacak biricik faktörü arama telaşındaydılar. Filan…
Son yıllarda kitaplar çok değişti. Yani yurt dışında yayınlananları kastediyorum. Şimdi mesela, Cline’ın 2014 tarihli 1177 B.C. — The Year Civilization Collapsed adlı kitabını okumaya çalışıyorum. Geç Bronz Çağındaki çöküşü aydınlatmaya çalışıyor. Neredeyse iki sayfada bir “biz eskiden bu meselenin şu sebeple ortaya çıktığından emindik ama…” türünden ifadeler çıkıyor karşıma. Şimdi? Şimdi farkına varmışız ki, meğer mesele o kadar basit değilmiş. Bir yerde işlemekte olan yüzlerce yıllık dinamikler şu şartları olgunlaştırmış, öte yandan filanca coğrafyadaki iklim değişimi şu olayları tetiklemiş, beri yanda da… Filan…
Benim için kötü haber şu: Ömrümün kırk yılını “o iş o kadar basit değil” demekle geçirdim. Görünen o ki, artık bunu söylemenin zemini kalmadı/kalmayacak. İyi yanı ise şu: Zaten yaşlandım, kendime yeni bir iş icat etmemi gerektirecek kadar uzun bir süre kalmadı herhalde önümde.
***
Handy, ta 1989 yılında, The Age of Unreason’da içinde yaşadığımız ve hayatımızı biçimlendiren dinamikleri analiz edip bir denklem imal etmişti. Onun asıl alakadar olduğu iş hayatı idi ama kendisi de işaret ediyordu ki, mevzu iş dünyası ile sınırlı değil. Denklemin ne kadar geçerli olduğu tali mesele. Handy’nin denklem üzerine yaptığı açıklama mühimdi: Denklemdeki rakamlar, denklemin ima ettiği hassasiyette gerçekleşmeyecek elbette. Ama önemli olan şu ki, hissedemiyor olsak da hayat olağanüstü bir hızla değişiyor. Daha mühimi, kimse bu değişimi, bu denklemdeki rakamların böyle zuhur etmesini talep ediyor da değil. Bir şeyler değişiyor ve her birimiz kendi kavlimizce değişime reaksiyon gösteriyoruz. Ortaya da bu çıkıyor.
Handy’yi hatırlayıp hatırlatmamın en az iki sebebi var:
- Dünya değişiyor ve biz değiştiriyoruz. İstemediğimiz neticeleri görünce “bunu bize kim yaptı” diye sormanın manası yok. Olanı biz yapıyoruz.
- Olan, “biz” diye tanımlayabileceğimiz çok geniş bir öznenin marifeti. Hiçbir şey bir tek öznenin tercihleri doğrultusunda gerçekleşmiyor. Yığınla dinamik iç içe gelişiyor ve her an yeni bir dünya zuhur ediyor.
İyi ki…