Odun
Aranızda benden daha iyi hatırlayanlar mutlaka vardır, Butch Cassidy ve Sundance Kid, kendilerinden yılmış olan demiryolu şirketlerinin birleşip bir gangster avcısı kiralaması üzerine sıkışır, Bolivya’ya kaçmak zorunda kalırlar. Ama beyaz şapkalı gangster avcısı peşlerini Bolivya’da da bırakmaz. Filmin son sahnesinde Bolivya ordusu tarafından bir evde kıstırılırlar. Biri ötekine döner ve “Beyaz şapkalı orada mı” diye sorar. Olmadığına kanaat getirdiklerinde huruç harekâtına girişirler ve…
Yüzlerce namludan çıkan kurşunlarla delik deşik olurlar.
Ankara bugünlerde tam böyle. Herkesin bir beyaz şapkalı adamı var.
***
Gördüğüm kadarıyla Davutoğlu’nun beyaz şapkalı adamı birden çok üstelik. Mesela Abdullah Gül, Binali Yıldırım, belki Numan Kurtulmuş ve muhtemelen birileri daha… Aslında beyaz şapkalı adam yanında. Ona dönüyor ve “beyaz şapkalı adam orada mı” diye soruyor. Akıbeti hiç hoş görünmüyor.
Gül, sadece Davutoğlu’nun değil, Ankara’da bir oyun planı olan hemen herkesin beyaz şapkalı adamı. Anladığım kadarıyla Amerika’dan bir zahmet kalkıp Bolivya’ya filan gelmiş değil. Kalkıp gelmeye niyeti de yok. Bolivya ordusu etrafı temizlesin diye bekliyor. Sonra gidip demiryolu şirketinden ücretini talep edecek. İstikbali parlak görünüyor.
Çünkü…
Adı mühim değil biri, memleketteki —hepsi de birbirine rakip olan— bütün demiryolu şirketlerini, bankaları, işlerin yolunda gitmesinden menfaati olan kim varsa hepsini birleştirdi. “Sen ne dersen olur” diyen mahlûkatın verdiği gaza da geldi ve heybetli ama zevksiz bir saray taklidinde kıstırıldı. Öyle veya böyle hakkından gelinecek. Onun hakkından gelinmesinden memnun kalmayacak dostları, onun hakkından gelindiğinde bir fatura ödeyecek olanlar onun aklıyla iş işlemeseler, belki de onu da kendilerini de kurtarabilirler. Ama her biri kendi beyaz şapkalı adamına kilitlenmiş, hantal, demode, çulsuz Bolivya ordusunu hafife alıyorlar.
Eh, Bolivya ordusu, sahiden de derme çatma bir kalabalık. Ama kalabalıklar ve kararlılar. Memleketin beyaz şapkalı adamının hesabını görebilecek silahlar var ellerinde. Ondan sonrasına dair bir oyun kurabilecek kabiliyetleri ise yok. İşte o noktada biri lazım gelecek.
***
“Cehennem dediğinin dalı, odunu yoktur, herkes ateşini kendi götürür” demiş ya Pir Sultan Abdal, bence herkes kendisini götürüyor. Odun ihtiyacı kalmıyor zahir.