Oyun ve Yağma

Kupada Beşiktaş, Adana Demirspor’a kendi sahasında (?) 2-1 yenildi.

Demirspor Türkiye’nin hikâyesi olan, romantik kulüplerinden. Beşiktaş da, özellikle Biliç’le birlikte yeniden eski romantizmine rücu etti. Maç nostaljik bir yapısı olan bir statta, Sarıyer’in Yusuf Ziya Öniş stadında, muhtemelen stadın ışıklandırması olmadığından nostaljik bir saatte, saat 14:00’te oynandı. Maçın ilk yarısında hakem Demirsporlu bir futbolcuya kırmızı kart gösterdi ama —galiba Beşiktaşlı futbolcuların da uyarmasıyla— kartın rengi sarıya döndü. Demirspor bugüne kadar İstanbul deplasmanında Beşiktaş’la 19 defa karşılaşmış ama hiç kazanamamıştı. Bu maç ilk oldu.

Yani hikâyesi olan bir maç oldu.

Bütün bu romantizme ve nostaljiye ilave olarak, benim konuşup durduğum mevzularla alakalı bir başka romantizm daha vardı maçta. İstanbul’un diğer büyükleri ile kıyaslandığında Beşiktaş’ın bir farkı var: Kulübün genel futbol karakteri, yıldızlarının beklenmeyecek işler yapmasına değil, takım içinde yardımlaşmaya yaslanıyor. Yani Fenerbahçe ve Galatasaray topla iyi oynayan oyuncular sayesinde performans sergilerken, Beşiktaş, arkadaşlarını performansa ortak eden oyuncularla —yani topla değil, arkadaşlarıyla iyi oynayan oyuncularla— iş yapmaya çalışıyor gibi görünüyor. Ama Anadolu takımları ile kıyaslandığında, Beşiktaş da işte o yıldızlar topluluklarından biri. Adana Demirspor bugün, Beşiktaş’ın silahıyla Beşiktaş’ı vurdu diyebiliriz yani.

***

Her fırsatta —fırsat yoksa fırsat yaratarak— söylüyorum: Futbol hayatı anlamak için çok iyi bir enstrüman. Eğer arkadaşlarınızı oyuna ortak ediyorsanız, her şeyi kendiniz yapmaya çalışmak yerine başkalarına da kendilerini gösterme fırsatı yaratıyorsanız, futbolda başarılı oluyorsunuz. Hayatta da öyle…

Futbol sıfır toplamlı bir oyun değil. Yani rolü arkadaşınıza verdiğinizde sizin rolünüz eksilmiyor. Hayat da sıfır toplamlı bir oyun değil. Âlem sıfır toplamlı bir oyun olsaydı, en başta hayat mevcut olmazdı. Hayatın ortaya çıkışı ve sürebiliyor olması, türler arasındaki karşılıklı bağımlılık ve bu bağımlılık ilişkisinin toplamda pozitif bir bakiye vermesi sayesinde mümkün.

Karşılıklı bağımlılık dediğim şey bencilliği dışlamıyor. Bencil olabilirsiniz ve muhtemelen bencilsinizdir de… Ama bencilliğinizi tatmin etmenin yolunun başkalarının bencilliğini tatmin etmesine yardımcı olmaktan geçtiğini idrak etmek başka bir faz.

***

Rahmetli anneannem, başkaları tarafından dolandırılmasına çocukları veya torunları itiraz ettiğinde, dişlerinin arasından “oynamasan oyun bozulur” derdi. Oyunu korumak bambaşka bir ruh durumu ve nereden baksanız birkaç yüzyıldır belirli bir yaygınlığa ulaşmış bir hal. Ondan önce de oyun hakkında hassasiyet sergileyenler vardıysa, hem oransal olarak çok azdılar, hem de son derece lokalize olmuşlardı.

Oyun fayda üreten şey. Oyun yaşarsa, neticede sizin de hissenizi alabileceğiniz bir fayda üretilmesi ihtimali de sürüyor demek. Dolayısıyla oyunu yaşatanlar kazanır son tahlilde. Ama oyunu yaşatmayı akıl edemeyecek olanlar da var. Hep oldular. Onların hayat tarzını yağma olarak adlandırabiliriz. Akşam’da yazarken, Erdoğan ve AKP’nin iş yapma tarzlarını yağma olarak nitelemiştim. Binlerce yıl boyunca memleketin siyaset sahnesinde imal edilmiş ve iyi kötü bir fayda imal eden ne kadar kural, kavram, ağ varsa hepsini yağmaladılar.

Yağmacılığın şöyle bir avantajı var: Yağmacı olmayanlar, oyunu muhafaza etmeye alışmış olanlar, sizin neyi neden yaptığınızı anlamakta zorluk çeker. Herkesin oyunu bir biçimde korumayı önemseyeceğini varsayarlar. Çünkü aksi halde herkesin aç kalacağını herkesin bildiğini zannederler. Hâlbuki yağmacılar, kendileri dâhil kimsenin orta ve uzun vadede aç kalmasını umursamaz. Umursayamaz. Çünkü bugünden başka zaman kipleri olmaz yağmacıların.

Eh, işi aritmetikle anlamaya çalışırsak, oyunu korumaya çalışanların hep kaybedeceği yağmacıların ise bazen kazanacağı, neticede sadece yağmacıların hayatta kalacağı bir dünyada yaşıyormuşuz gibi görünüyor. Ama öyle olmadı, olmuyor. Yeryüzünde yağmacılık olağanüstü bir hızla erozyona uğradı. Başkalarını da oyuna dâhil etme alışkanlığı da, basit aritmetikle tahmin edilemeyecek bir hızla yaygınlaştı.

Erdoğan’ın ve AKP’nin akıbeti ne olur bilemem. Ama büyük resimde Adana Demirspor’lar kazanacak. Zaten kazanıp duruyorlar.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin