Rektörlük Mühim İş
Rektörlerin seçimle gelmesinin kararlaştırıldığı günlerdi. Üniversitede bir profesör arkadaşım ile aynı odayı paylaşıyorduk. “Köylü bile muhtarını seçiyor,” dedi, “bizim rektörümüzü seçmemizi neden içine sindiremiyorsun?” Böyle düşünen sadece o olsa, dert olmayabilirdi. O dönemde yaygın yaklaşım buydu.
Bu analojinin uygun olmadığını söyledim. Benzer mantıkla, belediye başkanlarını da belediye işçileri, bilemediniz mühendisleri seçmeli. Köy köylünün, ama üniversite akademisyenlerin değil.
Prensip olarak hatalı olanı üstelik bir de berbat bir biçimde tatbik edince, üniversiteler benim tahmin ettiğim, hissettiğim ne kadar hasar varsa gördü. Aklıma gelmeyen hasarlar da cabası…
***
Kemal Kurdaş, Maliye Bakanlığı görevini tamamladığı gün ODTÜ’ye rektör oldu. Yeni kurulmuş, kuruluş sancılarını atlatamamış bir üniversiteydi ODTÜ. Sekiz yıl süren görev süresinin sonunda Kurdaş, Türkiye’ye çok gözde bir üniversite hediye etti.
Harvard’ın bundan önceki rektörü de Maliye Bakanlığından Harvard’ın başına getirilmişti. Anlaşılıyor ki rektörlük, Bakanlıktan sonra bile tenzil-i rütbe sayılmayacak bir makam. Mühim bir pozisyon. Ayrıca anlaşılıyor ki üniversiteler, her memleketin çok mühim kıymetleri arasında yer alıyor. Kendilerine memleketin maliyesi filan emanet edilecek kıratta insanlar gerektiriyor.
Gerçi hanidir memleketin maliyesini filan teslim edeceğimiz insanlarda bile Başbakana biatten gayrı bir vasıf beklemiyor gibiyiz ama önce bu tespiti yapalım.
Sonra şunu hatırlatayım: Kemal Kurdaş’ın akademik bir kariyeri, bir titri yoktu. Şunca yılda memleket üniversitelerin koltuklarını işgal etmiş bir yığın rektör var. Onların içinde hatırlanmaya değer üç beş rektörden biri olmasına mani olmadı bu hal.
Ayrıca, demokrasi deyince aklına sandıktan başka hiçbir şey gelmeyenlerin kıstaslarına göre hiç demokratik olmayan bir yöntemle gelmişti. Ama o dönemde ODTÜ’de son derece demokratik bir ortam vardı. Yani, bilmem kaçıncı defa da olsa tekrarlamakta fayda var: Demokrasi seçimden ibaret değil. Seçim olan her ortam da demokratik değil.
***
Üniversite hakkında konuşmak zor. Çünkü üniversite denince hemen herkesin aklı gidiyor. Kimilerinin zihninde başörtüsünün giremeyeceği bir kale imgesi meydana geliyor. Ötekilerin zihninde de fethedilmesi gereken bir kale…
Üniversite çok daha mühim bir şey. Türkiye’nin üniversitelere ihtiyacı var. Üniversitelerin iyi yönetilmesi gerekiyor. Mesele akademisyenlerden en çok oy alanların Köşke aynı sırayla gönderilip gönderilmemesinden, Köşkün listenin en tepesindekini atayıp atamamasından ibaret değil. Rektör atamalarına ve atama usulüne dair çok daha mühim meselelerimiz var.
Cemalettin N. TAŞCI