Rezillik
Dün gece 22:30 civarında yaptığım —ve arayanlarla paylaştığım— tahminim şuydu: Cemaatçi bir grup subay bir darbe hazırlığı yaparken, darbeye katılmayan subaylar tarafından deşifre edildiler. Hazırlıklarını tamamlayamadan, bir darbe için çok erken sayılabilecek saatlerde düğmeye basmak zorunda kaldılar. Yani prematüre doğan bir teşebbüsle karşı karşıyayız.
Beş saat sonra farklı düşünmeme sebep olan bir şey yok.
***
Arkaplanda neler döndüğünü bilemem. Ama eğer darbe teşebbüsüne direnen bir siyasiden söz edilecekse, bence, Binali Yıldırım’dan söz edilebilir. Uzun süredir ilk defa sarsıcı bir şeyi müteakip ilk konuşan Başbakan oldu. Gecikmeden konuştu. Henüz işin rengi çok da belli değilken konuştu. Net konuştu.
Ama malı götürecek adam, şu anda ben bunları yazarken konuşan adam, saklandığı yerde, işin rengi belli olana kadar bekledi. Nihayet bir cep telefonu ekranından konuştuğunda, ne kadar korktuğunu saklayamadı. Milleti meydanlara davet etti ama kendisi bekledi.
Ve malı o götürecek.
***
Halk TV hakkında konuşmaya değmez.
Akranım arkadaşlarımın çoğu hakkında da konuşmaya değmez. Televizyon bizim hayatlarımıza biz gençken girdi. Televizyon hakkında, televizyonun sosyolojiyi ve bilgilenmeyi nasıl değiştirdiği hakkında çok şey yazıldı, çizildi. Galiba televizyona ergenlik çağlarında yakalanmanın, bütün o sözü edilenlere ilaveten bir etkisi daha var: Bizim nesil, gözünün önünde cereyan eden her şeyi bir televizyon şovu gibi okuyor. Hatta, daha doğrusu, hayatın bir televizyon şovu olduğunu zannediyor.
O ödlek adam, bana öyle geliyor ki, bizim eski tüfeklerin edilgen bir biçimde, bir televizyon şovu seyrediyor olduğundan hiç şüphe etmemeleri sayesinde, her yenilgiden bir zafer çıkarıyor.
Ne diyeyim?
***
Darbe başarılı olsaydı, Türkiye’nin bütün imkânlarını tüketecekti. Görünüşe göre başarısız olacak —ama can pazarındaki bir grup, şu birkaç saat boyunca çok can yakacak. Daha mühimi, Türkiye’nin bütün imkânlarını tükettiler zaten.
Geriye bir yığın kahramanlık hikâyesi kaldı. Eğer hazmedebilirse, Türkiye için büyük kazanç bu. Ama hazmedebilir mi, bilemeyeceğim.
***
Yıllardır yaşayageldiğimiz rezillikleri taçlandıran bir rezillikti. Yine de katlanılabilirdi belki de…
Bu sosyolojiyle ne ümit edilebilir, bilmiyorum.