Sanayiden Sonra
“Bu kriz, sanayinin son krizi” dedim, “krizden sonra bir fabrika sahibi olmak, bugün büyükçe bir tarla sahibi olmaya eşdeğer olacak” dedim. Yıllar önce bunları dediğimde “e madem her şeyi biliyorsun, de hele, sanayiin yerini ne alacak” dediler. Tahmin etmişsinizdir, merak saikıyla soruyor değillerdi, “hadi oradan olur muymuş öyle şey” edasıyla soruyorlardı.
Ben yine de efendi gibi cevaplamaya çalıştım. Gerekçelerini söyleyerek, (a) inşaat, (b) eğitim ve (c) sembol üretiminin iktisattaki hisselerinin artacağını iddia ettim. İnşaatın suyunu çıkardık. Eğitimde… Boş verin. Sembol üretimi dediğim kategoride sayılabilecek filmler, diziler filan ciddi bir çıkış yaptı ama diğer hususlarda yaya bile kalmadık. Çünkü yola çıkmaya bile kalkmadık.
Akıl etmem gerekiyormuş –bütün göstergeler işaret ediyordu– ama akıl edemediğim bir sektör, aklıma gelmeyecek bir zıplama yaptı: Sağlık. Ama pek rafine işler yapıyor olduğumuz söylenemez ve dolayısıyla –her ne kadar sektör çok şey umdursa da– ağzımıza yüzüme bulaştırırsak şaşırtıcı olmayacak.
***
Sembol üretimi lafını kasten kullanmıştım, çünkü bilgi toplumu, bilgi devrimi gibi kavramları aşırı kullanıp aşındırmıştık, bütün dünyayla birlikte.
Yüksek lisansını, bölümün olanca direncine rağmen Bilgi Sistemleri konusunda yapmış biri olarak söylüyorum, 1960’larda bilgi toplumu lafı ortaya atıldığında hayal edilen ne varsa gerçekleşti. Hatta fazlası gerçekleşti. Bir devrimin, bilgi devriminin içinde yaşadık yani. Ama biz bilgi toplumu derken, sanayi mantığının içinden konuştuğumuz için, işin asıl kritik bileşenini ıskalamışız. Olağanüstü bir hızla gelişen bilgi teknolojilerini, kitle üretiminin hizmetine sunduk ve giderek daha büyük ölçeklerde iş yapmakta faydalandık onlardan, Tabii olarak da ekonomik ölçek büyüdü.
Ama…
Gerçi Dell’in kişiye özel tasarımları gibi işaretler vardı ama bilgi teknolojilerinin değiştirme gücünün kitleselleşmede değil, aksine bireyselleşmede olduğu, bugün bariz bir biçimde görülüyor. Kolaylıkla öngörebiliriz ki, eğitim bireyselleşecek. Sağlık bireyselleşecek, yani kişiye özel ilaçlar üretilecek filan. Henüz ciddi işaretleri olmasa da, mimari bireyselleşecek. Hepsinden önemlisi, pazarlama bireyselleşecek.
Hani Fenerbahçe ile yaptığı anlaşmayla bir defa daha gündeme geldi ve bir defa zorluyor ya Yandex, arkasında yatan şey işte tam da pazarlamanın bireyselleşiyor olması. Sizin hakkınızda bilgi sahibi olmak, fabrika sahibi olmaktan çok daha mühim olacak. Oldu zaten. Yemek Sepetine onca parayı dökenler, sizin yemek siparişlerinize aracılık ederken elde edilen komisyonlar için ödemediler o parayı. Sizin yemek yeme alışkanlıklarınız hakkında Yemek Sepetinde birikmiş ve birikecek bilgi için ödediler…
Milli Eğitim Bakanlığından Futbol Federasyonuna kadar, akla gelmeyecek yerlere, “şöyle bir sistem kuralım, birikecek data çok işe yarayacak” deyip duruyorum. Gözlediğim şey şu: Türkiye’de kimsecikler olayın farkında değil. Yemek Sepetini –beş yıl önce hayal bile edemeyeceği fiyata– okuttuğu için çok mutlu olduğunu zannettiğim şahıs, aslında neyi sattığının farkında mı, bilmiyorum.
Ve dahası…
The Economist’in birkaç ay önceki sayılarından birinde özetlenen bir akademik araştırmaya göre, yeni patentlerde yeni buluş oranı hızla düşmüş ve düşmeye de devam ediyor. Yeni patentlerin büyük bölümü, 19. Yüzyıl sonu ve 20. Yüzyıl başındaki buluşların yeni kombinasyonlarına yaslanıyor. Araştırmacılar, bu eğilimin, biyoteknoloji konusundaki yeni buluşlarla değişebileceğine de işaret etmişler. Bence biyoteknolojiye nanoteknolojiyi de eklemek gerekiyor. Her iki teknolojinin de, aklımıza gelmeyecek şeyleri bile aşırı bireyselleştirme potansiyeli var.
İnsanlık olarak henüz yolun başındayız. Ama bugünden 1975’e bakınca “yahu bu kadar değişimi sahiden yaşayıp hazmettik mi” diye şaşırıyoruz ya, 2055’ten bugüne bakanlar çok daha fazla şaşıracaklar. Aralarında bugünlerdeki haletiruhiyeyi sahiden hatırlayanlar olursa (ki bu o kadar kolay değil, bugün 1975’lerdeki haletiruhiyenizi hatırlamayı deneyin, ne demek istediğimi anlarsınız), “ya ne kadar salakmışız, borsa düştü diye kahırlandık, faiz düştü diye sevindik filan” diyecekler.