Şehir Sizin Neyiniz Olur?
Türkiye’de her yıl bir milyondan fazla öğrenci üniversiteye giriş için imtihana giriyor. Neredeyse kimse imtihanın neticelerinden memnun olmuyor, olsa olsa razılık gösteriyor. Türkiye’de her yıl milyonlarca öğrenci diğer eğitim kademeleri arasında geçişi sağlayan imtihanlara giriyor. Bu imtihanlar üzerinden ailelerin ekonomilerine olağanüstü bir yük biniyor. İş ekonomiyle de sınırlı kalmıyor, mesela ailelerin tatil programları bile imtihan takvimlerine göre ayarlanıyor. Evde televizyon seyredilme programı bile evdeki öğrencinin test çözme saatlerine göre belirleniyor. Yani ailelerin sosyal hayatları da imtihanlara göre tanzim ediliyor.
Ve Türkiye’de siyasetin imtihan sistemi hakkında söyleyecek bir sözü yok.
Türkiye’de her yıl birkaç milyon kişi, iş bulma veya çocuklarına daha iyi eğitim imkânları sağlama gibi amaçlarla köyünden kopuyor. Mesela Sivas’ın Zara’sından kalkıyor. Sivas’a konamıyor. Ta İstanbul’a gitmesi gerekiyor. Kırdan şehre göç elzem. Eğer Cumhuriyetin idealleri gerçekleşecekse, Türkiye’nin kırsal nüfusunu behemehâl şehirlileştirmesi gerekiyor. Ama bu, herkesin İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e yığılması gerektiği manasına gelmiyor. İspirliler veya Hınıslılar Erzurum’a göçerek de şehirlileşebilir. Öyle olsa, hem İspirliler, Hınıslılar, hem Erzurum ve hem de İstanbul için iyi olur. Ama olmuyor.
Türkiye’de siyasetin bu hususlarda da söyleyecek sözü yok.
Varsa yoksa dindarlık-laiklik, Sünnilik-Alevilik, Türklük-Kürtlük üzerinden yürüyor, adına siyaset dedikleri köşe kapmaca oyunu.
***
Biz gençken yaygın olan bir sosyal teoriye göre, gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş olanlar, sahip oldukları şehir sayısına göre tasnif edilebilirlerdi. Gelişmiş ülkelerin çok sayıda şehri vardı ama mesela Brezilya’nın Rio’sundan, Mısır’ın Kahire’sinden gayrı şehri yoktu.
O dönemde Türkiye’nin deve dişi gibi şehirleri vardı.
Artık yok.
Sözünü ettiğim teoriye itibar edecek olursak eğer, Türkiye giderek daha az gelişmiş bir ülke olmaya doğru yol alırken kalkındı. Eh, bana da zaten tam da böyle oldu gibi geliyor.
***
Bir insanın hangi okuldan mezun olduğunu kolayca tahmin edemem. Mülkiyelileri biraz, ODTÜ’lüleri daha güvenle teşhis edebilirim ama mesela İstanbul Üniversitesi mezunu ile Hacettepe mezununu birbirinden ayırt edemem. Ama mesela Erzurumlu birini Konyalıdan, onu Balıkesirliden, onu da Samsunludan ayırt edebilirim. Birkaç saat kâfi gelir genellikle.
Yani şehir, insana, okuduğu okuldan daha derin bir damga vurur.
Dahası, bir insanın dinle ilişkisi mesela, siyasi duruşundan daha çok, büyüdüğü şehre endeksli olur. Malatyalı ortalama bir CHP’li, Edirneli ortalama bir AKP’liden daha çok namaz kılar veya daha az oruç yer. Bir adamın kadınlar, bir kadının erkekler hakkındaki tutumu da, siyasi tercihinden veya okuduğu okullardan çok, büyüdüğü/yaşadığı yer tarafından belirlenir.
Türkiye’nin şehirleri, hepimizin gözleri önünde birer birer öldü. Erzurum’un mesela, Türkiye hakkında söyleyecek hiçbir sözü, Türkiye’de hiçbir izi kalmadı. Çünkü zaten Erzurum kalmadı. Bursa, Trabzon, Gaziantep, Mersin kalmadı. İzmir kalmadı ya, dahası var mı?
Türkiye’nin şehirleri hepimizin gözleri önünde birer birer ölürken, memleketin Cumhuriyetçi çocukları 28 Şubatlar imal edip, şehirleri olmayan memleketi çağdaşlaştırmaya filan kalkıştılar. Şimdi de tastamam aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar.
Medeniyet kelimesinin Batılı dillerdeki karşılıkları, genellikle, şehir kelimesi ile aynı kökten gelir. Türkçede de medeniyet kelimesi, bir şehir olan Medine’nin adından türemiş. Şehir yoksa medeniyet yok.
Kasabalı bir topluluk dişe dokunur bir şey yapamaz. Filanca partinin başına falancanın geçmesiyle, Cumhurbaşkanlığı makamına filancanın oturmasıyla olmaz.