Şerefölçer
Hayatta en katlanamadığım şey midir bilemedim ama aptal yerine konmaya katlanamıyorum. Aptalın biri beni aptal yerine koymaya çalıştığında kendimi çok çaresiz hissediyor, çok öfkeleniyorum. Böyle aşırı, başka durumlardan farklı reaksiyon gösteriyor olduğumu fark ettiğimde, kendi kendime, “aptal olma” dedim, “insan aptal olmasa, aptal yerine konmayı bu kadar önemsemez.” Yine de aptal yerine konmaya katlanamıyorum ve beni aptal yerine koymaya çalışanları “bak belki de çok aptal olduğumdan aptal yerine konmaya katlanamıyorum, bana bunu yapma” diye uyararak başlıyorum onlarla konuşmaya.
Yani…
Çuvaldızı kendime batırdığımı bilin.
***
Hayatımda kimseye şerefsiz demedim. Şerefsiz kelimesini –başkalarından yaptığım alıntıların içinde geçmediği durumda– şimdi ilk defa bir metinde kullanıyor bile olabilirim, o kadar yani. Eh, kendi şerefimden şüphem yok, başkalarınınki de umurumda değil demek ki. Şeref denen şey her neyse onu o kadar önemsemiyor da olabilirim, mesela hürriyetine düşkünlük, iz’an, dürüstlük, yaratıcılık, paylaşabilir olmak filan gibi şeylerin yanında…
Bahçeli şerefsiz lafını kullandığında elbette yadırgamadım. Hüseyin’in ardından Engin Ardıç zibidisi de âlemin şerefini bahse konu yaptığında ise… İster istemez alarma geçtim, galiba AKP’nin medya görünümündeki şeyine birileri şerefsiz sıfatını boca etti diye…
Benden uyarması, biraz dilinizi ısırsanız iyi olur. Adamın birinin sigortaları atacak, dört başı mamur bir şerefölçer icat edecek, herkesin şeref karnesi ayan olacak, sonra çok üzüleceksiniz. Her ne kadar şeref hakkında konuşmak konusunda sizin kadar uzman olmasam da, yargılanmaktan kaçabilmek ümidiyle memleketi, hatta bütün bir bölgeyi yangın yerine çevirecek kadar gözü kararmış bir kula nasıl kulluk edeceğini şaşırmaklar da, zannımca, şeref bahsinde kendine bir yer bulur. Pek de pozitif bir yer olmaz ayrıca…