Seviye

Beşiktaş’ın bir düşünüp üç konuşan —ve seçildiğinden beri aslında sadece konuşan— Başkanı demiş ki, “Fernandes’e verdiğimiz paralar haram, zehir zıkkım olsun”. Neymiş, zat-ı alileri Fernandes’i geçen sezon satmadığına pişmanmış. Satsaydın kardeşim! Senin işin ilenmek değil, o zehir zıkkım olmasını istediğin paraların Fernandes gibiler için çarçur edilmesine mani olmak.

Bir Beşiktaş taraftarı olarak iki elim Fernandes’in yakasında. Önceki sezon neyse ne, ama geçen sezon Beşiktaş maçlarını benim için kâbusa çeviren adamdı. Ne de olsa saygıdeğer futbol medyamızın kendisinde gördüğü meziyetleri —mesela duran toplardaki performansını filan— bir türlü göremeyecek kadar basiretsiz bir futbol seyircisiyim. Fernandes’in kullandığı yüzlerce duran toptan —gerçekte— sadece bir kaçının tehlike yaratmış olması, gollerin ise bir elin parmaklarını geçmemiş olması, sadece benim gibileri alakadar eder, bizim futbol medyamızı hiç alakadar etmez. Onlar Almeida’nın uzaktan şutlarının tehlikeli olduğunu da biliyordular mesela. Ben ise —dediğim gibi fukara bir seyirci olduğumdan— sadece maçlara bakmakla bir şeyler anlamaya çalışıyordum ve Almeida’nın bir tek uzaktan şutunun tehlike yarattığını göremeden Beşiktaş Almeida defterini kapattı.

Bütün bunlara amenna. İyi de ben sadece bir taraftarım. Fernandes’e, Almeida’ya filan istediğim dille, istediğim gibi beddua ederim, küfür ederim. Beşiktaş Başkanı da benzer bir hürriyete sahip mi? Ne zamandan beri?

***

Erdoğan’ın kampanyasında rol almış bir arkadaşa “seviyenin dibe vurmasından sen de mesulsün yani” diye takıldım. “Memleketin vasatı bu” diye cevap verdi.

Daha önce ipleri elinde tutan ve işler yolunda gitmeyince “memleketin vasatı bu” diyenlere işbu zevatın neler demiş olduklarını geçiyorum. Futbol seyircisinin vasatı 1980’lerde daha iyiydi de Süleyman Seba böyle abuk sabuk ilenme ihtiyacını o yüzden mi duymuyordu? Elbette değil. Çünkü bu tür işlerde seviyeyi tayin eden memleketin vasatı olmaz. O koltuklarda oturanların vasatı tayin eder seviyeyi. Fikret Orman’ın seviyesi bu, Erdoğan’ın ve onun ağzına laf yetiştirip duranların seviyesi bu, memleketin değil.

***

Şimdi şöyle dehşetli bir tehditle karşı karşıyayım: Fikret Orman’a itiraz ettim ya, Demirören’i özlemiş filan gibi algılanabilirim. Erdoğan’dan şikayetçiyim ya, Kılıçdaroğlu’nu tercih ediyor veya Yılmazları, Çillerleri özlüyor görünebilirim.

Ne münasebet!

Demirören Beşiktaş’ın uzun tarihinde, kulübün başına gelmiş en büyük felaketti. Kılıçdaroğlu’nu tercih ediyor veya Yılmaz’ı, Çiller’i arıyor da değilim.

E peki, seviye ararken kıstasım ne? Kıstasım memleketin vasatı. Bu memlekette sıradan bir adamın eline, mesela kahvehanede arkadaşlarıyla sohbet ederken “seninki can da öbürküler patlıcan mı ya, patlıcan mı” diye konuşan bir adamın eline mikrofon verseniz ve bir kalabalığın karşısına çıkarsanız, böyle laf etmez. Edilmemesi icap ettiğini bilir. Bunu bilmeyecek kadar cahil ve seviyesiz bir avuç insan var bu memlekette.

Onların da neredeyse hepsini tanıyorsunuz artık. Birisi Başbakan, kimisi Bakan, kimisi muhalefet mebusu, kimisi TRT filan gibi kurumların başında Genel Müdür, bazısı gazetede köşe yazıyor, bazısı televizyonlarda ahkam kesiyor, birkaçı kulüp başkanı, ötekiler şarkı söylüyor, berikiler Rektör, kalanları Vali falan…

Sonra birbirlerine bakıyorlar, —her yerde kendileri göründüğünden— memleketi kendileri gibilerden ibaret zannediyorlar, “memleketin vasatı bu” diye kestirip atıyorlar. Zamanında kendilerini Cumhuriyet muhafızlığına atamış olanlar öyleydi, şimdi de bunlar…

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et