Şeyh Uçmaz, ABD de Uçmaz
Selim, dedelerinin gurur duyacağı biri değildi. Telafi edebilmek ümidiyle Kıbrıs’ı almayı kafaya takmıştı. Sadrazamı Sokollu Mehmet, kâfirler birleşir kaygısıyla karşı çıktığında, rivayete göre, kavuğunu orta yere koymuş, “bu kavuk üç başı örtebilirse, kâfirler de birleşebilir” demişti.
Selim’in kavuğu üç başı örttü mü meçhul, ama kâfirler birleştiler. Osmanlı donanmasını İnebahtı’da yaktılar. Mevsim sonbahardı, Akdeniz’deki Osmanlı limanlarını talan etme işini ertesi bahara erteleyip, İspanya kıyılarına çekildiler. Sonrasını ilkokul kitaplarından hatırlarsınız, yelkenleri atlastan, halatları ibrişimden olmasa da, bir kış içinde yepyeni bir donanma yapıldı. Kutsal İttifak, baharla birlikte yeni donanmayı Akdeniz’de görünce barış istemek zorunda kaldı.
Buna benzer bir şeyler oldu zannediyorsunuz değil mi? Ne kadar safsınız.
***
Aktüel konularla uğraşırken, bizim akıllı çocukların vakti elvermiyor. Yoksa tarihi elden geçirmeye bir fırsat bulsalar, İnebahtı’nın arka planında neler döndüğünü de aydınlatılırlardı bir güzel.
Onlar meşgul, ben yardımcı olayım. Uluç Ali Müezzinzade’nin yerine Kaptan-ı Derya olmak, Sokollu da potansiyel rakip olarak gördüğü Müezzinzade’den kurtulmak istiyordu. Donanma da yaşlanmıştı, yenilenmesi lazımdı. İkili kafa kafaya verdiler, donanmanın İnebahtı’da kıstırılmasını tezgâhladılar.
Ardından öyle bir anlaşmaya zorladılar ki Kutsal İttifak’ı, neredeyse iki yüzyıl sonra Voltaire, “bu anlaşmayı gören de İnebahtı’da Osmanlı kazandı zanneder” demişti. Voltaire bir tuhaflık sezmişti. Ama işte o kadar. Donanmasını yenilemenin bütün maliyetini Kutsal İttifak’a yıkmak kastıyla, Osmanlı’nın büyük bir dolap çevirdiğini kavrayamamıştı garibim.
Akıl edememişti, koskoca Osmanlı, o dönemin ABD’si yani, bir menfaati olmasa donanmasını üç beş çapulcuya yaktırır mı? Yaktırmaya gönlü olmasa, Ekim ayında donanmasını Adriyatik’te yatırmaya kalkar mı? Aradan Uluç Ali sıyrılıp çıkabilir mi?
Filan.
***
Saçma mı buldunuz? Tastamam bu akıl yürütmelerle WikiLeaks’ler filan açıklanıyor, neden saçma bulmuyorsunuz?
Öyle bir ABD ki, dolara bir dokunuyor, başını kaldıranın defterini dürüyor. Rakiplerini devirmek için en akla gelmeyecek işi yapıyor, kendi piyasalarını vuruyor. Siz rey kullanıyorsunuz ama Başbakanınızı ABD seçiyor. Seçtiği adam canını sıkarsa, münasip bir Pazar günü bir darbe tezgâhlıyor, hesabını görüyor. Canını sıkmazsa, aynı Pazar günü bir darbe tezgâhlıyor, petrol fiyatlarını hoplatıyor. Böylece düşmanlarını hizaya getirip, müttefiklerine gözdağı veriyor. Derken, bazı belgeleri WikiLeaks’e sızdırıyor, kim bilir hangi şeytani kurgu için dünyayı maniple ediyor…
Her şeye gücü yetiyor. Neyin kendi menfaatine olduğunu da şaşmaz bir hassasiyetle biliyor. Yine de, nedendir bilinmez, ikide bir entrika çevirmeyi gerektirmeyen bir dünya inşa edivermiyor. Üstelik bütün bu ince işleri, kahvehane dedikodularını başkentlerine istihbarat diye geçen bu gevşek, laubali diplomatlar ve o diplomatları seçip yetiştiren hariciye servisi marifetiyle beceriyor.
***
Şeyh uçmaz, yaptığı her şeyde bir keramet vehmeden müritleri uçurur. ABD de uçmaz. Yeryüzünde olan her şeyde ABD parmağı arayanlar ile, ABD’nin yaptığı her şeyde bir keramet vehmedenler, uçuruyor. Yani, dünyanın okumuş yazmışlarının kahir ekseriyeti… Sorsanız, çoğu ABD’ye karşı olduğunu zanneder üstelik.
Bu kadar iştiyakla uçuranları olmasa, böyle laçka bir hariciyesi olan hangi devlet olsa, bir haftada batar.
Cemalettin N. TAŞCI