Simetri, Asimetri ve Mukaddes Savaş
Müdür beyin kitabından sonra, kaynağın güvenilirliğini sarsma bilinciyle gerçekleştirilen kampanyanın yanında, bir de “ne cemaatmiş yaa” muhabbeti mayalandı. Memlekette olup biten her şeyi cemaatten bilmeklerle eğleniyor birileri. Hemen sonra her bir musibeti sınırları muğlâk bir Ergenekon çetesiyle ilişkilendirivermeseler, aklımızı da çelecekler.
Ortada —bir defa daha— bariz bir simetri var yani.
Bu simetriden söz edince cemaat kanadındakiler de içerliyor görünüyorlar ama inanmayın siz. İçin için kostaklanıyorlar. Hani futbolda İstanbul dukalığına öfkeli ama Süperlige terfi ettiği için adlarının artık onların hizasına yazılmasından gururlu bir Anadolu takımı taraftarı gibi. Buna mukabil, öteki cenahta işler böyle değil. Onlar sahiden içerliyorlar cemaat ile mukayese edilmelerine.
Asimetri de işte böyle hususlarda baş gösteriyor.
Aslını ararsanız kurumları ele geçirmek, filanca değerleri falancaları ile ikame etmek, serveti yeniden bölüşmek filan gibi bir yığın cephede sürüyor savaş. Ama en yakıcı muharebeler sosyal psikoloji meydanında veriliyor. Sosyal psikoloji meydanındaki cengin temel mevzuları da, işte her daim puan cetvelinin tepesinde yer almaya alışmış olanların kendi pozisyonlarını emniyette hissetmemeleri ile onların yerine göz koyanlarınfetih ruhundan kaynaklanıyor.
***
Yoksul memleketin yoksulları hem kasetçalarlar hem de kasetler için para buluyor, Orhan Gencebay kasetlerini yüz binlerle satın alıyordu. TRT ise Gencebay’a sağırdı. Gencebay’ı işitmek istemeyenler, Şenayların, Ali Rıza Binboğaların filan, normal bir ülkede okul müsamerelerinde bile sahne alamayacak şeylerini millete müzik niyetine sokuşturuyorlardı.
TRT’de dinlemeye mecbur edildiğimiz şey dinlenecek şey değildi. Onu zorla vatandaşa dinletmeye çalışanların kendileri bile para verip kasetlerini almaya değer bulmuyorlardı. Ama TRT savaş meydanı idi, düşmana terk edilemezdi.
Özal İbo’yu meşrulaştırdı. Özel kanallar filan derken, müzik piyasası savaş alanı olmaktan çıktı. Gencebayların taarruzunu önlemek maksadıyla burçlara sıralanmış olan Şenaylar, Binboğalar işsiz kaldı. Arkadan gelenin daha kaliteli bir şey olduğunu iddia etmiyorum. Zaten değil de… Çünkü kimsenin daha kaliteli bir şeyler yapmak filan gibi bir derdi yok.
***
Türkiye’nin her şeyi cemaatten bilen bölüğü, TSK, HSYK, YÖK filan gibi kaleleri, bir vakitler TRT’yi müdafaa ettiği bilinç ve kararlılıkla, cansiperane müdafaa ediyor. Bu kalelere karşı taarruza geçmiş olan bölüğün ise, kaleleri düşürmekten gayrı bir tasası yok.
Mesela YÖK… Bir vakitler kaleyi cengâverce müdafaa edenlerin başörtülü kızların üniversiteye girmesini engellemekten gayrı bir tasası yoktu. Şimdi kurumu fethetmiş olanların da, katsayı matsayı derken, İmam Hatiplilerin önünü açmaktan daha geniş bir ufukları yok.
Yani benimki de banallik işte. Bu mukaddes savaşın orta yerinde, üniversitelerin problemleri, üniversite eğitiminin kalitesinin yükseltilmesi, memleketin kendilerinden beklediği işleri üniversitelerin yapması filan söz etmeye değecek şeyler mi?
Cemalettin N. TAŞCI