Sırtlanların Davası
(“Bunların ‘dava’ deyişini duymayı içim kaldırmıyor, bu yüzden Genel Kurula giresim gelmiyor” diyorsun ya… Sana gelsin.)
https://www.youtube.com/watch?v=HUNVR1nm_MQ
Yukarıdaki bağlantıda, benzerini —hatta belki de kendisini— muhtemelen izlediğiniz bir video var. Üşenmeyip izlemenizi tavsiye ederim, çünkü bence Türkiye’nin son dönemini anlamaya çok yardımcı olabilir.
Videoda, artık hangi talihsiz hayvansa onu avlamış, avlarının başına kendilerinden emin bir biçimde uzanmış, karınlarını doyuran üç aslan var. Derken etrafta sırtlanlar beliriyor. Önce sessiz ve uzaklar. Sadece seyrediyorlar. Ama besbelli uzaklaşamıyorlar. Muhtemelen aslanların avının kokusu, onları mıknatıs gibi çekiyor.
Giderek kalabalıklaşıyorlar. Kalabalıklaştıkça yaklaşıyorlar. Ama öyle dosdoğru, aslanlara doğru yol alarak değil. Çemberler çizerek… Huzursuzlar. Durmadan hareket halindeler ama bir yığın koşuşup birkaç adım ancak yaklaşıyorlar. Bir yandan aslanlardan korkuyorlar, besbelli. Ama bir yandan da avın cazibesinden kurtulamıyorlar. Kendilerinin asla avlayamayacakları avın cazibesinden…
Derken, çirkin sesleriyle bağrışmaya başlıyorlar. Hani yıllardır televizyon ekranlarında konuşup duranların sesleriyle… İki adım ileri, bir adım geri atarak çemberi daraltıyorlar. Çember daraldıkça, besbelli, muhtemel ziyafetin kokusu, aslanlardan duydukları korkuya baskın gelmeye başlıyor. Hareketler serileşiyor, gürültü artıyor. Aslanlar o vakit onları fark etmiş gibi davranmaya başlıyorlar.
Sırtlanlar çeşit çeşit. Kimileri dönenip duruyor. Kimileri üçü beşi bir araya gelip aslanlara cepheden meydan okuyor. Kimileri arkalarda bekliyor. Ve çember giderek daralıyor. Derken birkaçı ava hücum ediyor.
Ve…
Aslanlar kaçıp, kendi avlarını sırtlanların mideye indirmesini seyretmek zorunda kalıyorlar, anlamaz gözlerle…
Dava dedikleri bu.
Sırtlanların davası bu kadar olur ama sırtlanlar açısından bakınca, olan şeye dava adını vermekte hiçbir tuhaflık yok. Neticede sırtlan bunlar, daha nasıl davaları olabilir ki? O avı kendilerinin avlaması imkân dışı.
***
Türkiye açısından mesele şu: Yüzlerce yılda bir yığın aslanın avladığı ne varsa, son on beş yılda sırtlanların midesine indi. Ortada aslan da kalmadı. (Bu yüzden gerekiyor, on binlerce kilometre ötedeki bir yaşlı aslanın, Ali’nin avının peşine düşmek, filan.) Sırtlanlar dışındaki herkes zaten açtı. Şimdi sırtlanlar da aç.