Siyaset ve Koreografi
Yıllar önce, Ankara’da bir Silifke Gecesine katılmıştım. Yemekli bir toplantıydı. Tabii olarak Silifke havaları seslendiriliyordu. Bir ara birkaç kişi kalktı, masaların arasında kalan daracık boşlukta Silifke oyunları oynamaya başladı. Birden, diğer masalardan da kalkanlarla, otuz, kırk kişi oldular.
Daha önce defalarca gösterişli sahnelerde, usta koreografların hazırladığı, özenle tasarlanmış kostümleri içindeki dansçıların haftalarca, belki de aylarca çalışarak hazırlandığı, kusursuz müzik eşliğinde sergilenen, görkemli gösteriler izlemiştim. Hepsinden de zevk almıştım.
Bu defa şahit olduğum şey ise bambaşkaydı. Gündelik kıyafetleri içinde, her biri bambaşka bir alanda uzmanlaşmış, hiçbir dans eğitimi almamış insanlar, kadınlı erkekli, parazitli bir ses kaydının eşliğinde, masaların arasında, bana çok da yabancı gelmeyen figürlerle oynuyorlardı. Gösteri olsun diye değildi ama müthiş bir gösteriydi. Benim gibi birinde bile, şiddetli bir, kalkıp katılma arzusu uyandırıyordu.
Ortada riayet edilecek bir koreografi yoktu. Kimse onlara, “şurada, şu adımı, şöyle atacaksınız” diye bir direktif vermemişti. Sadece birbirlerinin adımlarına adım uydurmaya çalışıyorlardı.
***
Silifke Gecesinde şahit olduğum şey beni çok etkilemişti. Ama neden etkilediğini anlayacak ve açıklayacak kavramlara sahip değildim. Bugün sahibim. Lisan gibi, insan beyni gibi, şehirler gibi kompleks sistemlerin hiç biri muntazam değildir. Ama hepsi, tıpkı o gece orada şahit olduğum dansa benzeyen, hayat dolu, doğurgan bir düzene, bir ahenge sahiptir. Konunun uzmanları tarafından bedava düzen olarak adlandırılan bu ahengin tasarımcısı yoktur, özerk oyuncuların birbirlerinin adımlarına adım uydurmaya çalışmalarından zuhur eder.
Siyaset, tıpkı lisan gibi, tabiatı icabı kompleks bir karaktere sahip olması gereken bir sistemdir. Onu bir koreografiye tabi kıldığınızda, evet, devasa ölçekte partiler kurabilir, siyaset yapan bir rakibiniz yoksa seçimler kazanabilir, parlamentoda bir işaretle kalkacak veya inecek çok sayıda parmağa sahip olabilirsiniz. Ama siyaset yapmış olmazsınız.
***
Baykal’ın koreografisinde yeri olmadığı için dışarıda kalan yüz binlerce kişi, fırsattan istifade, sahneye fırlayıp kurtlarını döktüler. Birkaçıyla konuştum, olup biten her şeyin başka bir koreografın, uzun vadeli bir tasarımı olduğundan hiçbirinin şüphesi yok.
Baykal bir komploya maruz kaldı, evet. Ama neşeyle dans edenler pekâlâ biliyorlar ki, komplocunun direktifleriyle sahneye fırlamadılar. Hiçbir koreografiye tabi değiller. İçlerinden geldiği gibi, başkalarının adımlarına adım uydurmaya çalışıp duruyorlar. Türkiye’de bir haftadır yaşanan şeyi seyre değer kılan da, zaten, kendilerinin sahneye çıkıp oyuna katılmış olmaları. Yine de, zihinleri, eğer bir koreograf olmazsa ortaya bir düzen çıkamayacağı bilgisiyle kirlenmiş olduğundan, kendi yaptıkları işi bile anlamlandıramıyorlar.
***
Kılıçdaroğlu acemi bir koreograf. Baykal’ın eline su dökemez. Baykal’ın koreografisi yerine kendi koreografisini tesis etmeye kalkarsa, vay geldi CHP’nin başına. Yok, eğer koreografiyi toptan iptal etme maharetini sergilerse, Türkiye yeniden siyaset yapmayı hatırlar. Sel olur, müesses siyaset düzenini önüne katıp sürükler.
Pek ihtimal veremesem de, Kılıçdaroğlu’nun koreograflığa soyunmayacağını ümit etmek istiyorum. Eğer niyeti buysa, koreograflık taslamayacaksa, bence, CHP Genel Merkez binasını insanileştirmekle işe başlayabilir.
Cemalettin N. TAŞCI