Siyasetmiş…

Geçen gün Eskişehir’de CHP’ye yakın birileri, benim de bulunduğum ortamda yakınıyorlardı. AKP’nin mesela Cemaat’in palazlanmasında yalan söylediği aşikârdı ama ahali yok mu ahali, yine de AKP’ye inanıyordu. Yargıdan basına her konuda AKP’nin hukuku hiçe saydığı görülüyordu ama ahali yok mu ahali, görmezden geliyordu.

Filan.

Onlara iki misal verdim, sizinle de paylaşayım.

Birkaç gün önce sosyal medyada biri “muhtemel bir Başkanlık seçiminde CHP’nin Başkan adayı kim olmalı” mealinde bir soru sormuş. Birileri ciddi ciddi bir takım isimler saymışlar, başkaları çizgi film karakterleri filan teklif ederek eğlenmiş. Biri de arada sormuş, “siz nasıl bir cemaatsiniz kardeşim, kendi genel başkanınızı Başkanlığa yakıştıramıyorsunuz ama yine de onu değiştirmiyorsunuz” mealinde…

Durum bu mudur? Budur. CHP’ye oy verenlere de sorsanız, Kılıçdaroğlu’ndan Başkan adayı olmaz. Yani kendilerinin Başkan olmaya yakıştıramadıkları adamı, ahali satın alsın istiyorlar.

İkincisi… Son Kurultayda Balbay CHP’ye Başkan adayı olmak istedi. Uğraştı, didindi. Ancak Kılıçdaroğlu ve genel merkezi İllere baskı yaparak Balbay’ın aday olmak için ihtiyaç duyduğu imzayı toplamasına mani oldu. Balbay kim? Eski bir köşe yazarı. Bir politikacının kendisine rakip olarak görmeyi isteyeceği belki de ilk isimlerden biri —kolayca yenebileceği için. Ve Kılıçdaroğlu ve çetesi, Balbay’dan bile korktu. Balbay aday olabilirse onu yenemeyebileceğinden korkan adam, Erdoğan ve saire ile dövüşecek…

CHP’liler o Kurultaya dair Balbay’ın şusunu busunu tartıştılar da, “yahu Balbay’ı bile yenemeyeceksen senin orada ne işin var” demediler Kılıçdaroğlu’na…

Sahi, Kılıçdaroğu’nun orada ne işi var?

***

Şimdi boş verin ideolojileri, isimlerin çağrışımlarını, filan.

Bir takım düşünün ki, takımın santraforunun en müsait pozisyonları bile içeri dürtebileceğine, takım arkadaşları da, takımın taraftarları da inanmıyor. Milli takım kadrosu seçecek olsalar, kendi santraforlarını seçmeyecekler. O santraforun kendisi, mesela PAF takımının 16 yaşındaki santraforunun A takımla idmana çıkmaması için tezgâh çeviriyor, ya yerini alırsa filan diye. Sonra maç sonunda tabelaya bakıp “ama rakip takım taraftarı hakemi baskı altına aldı” filan…

CHP’yi Alevicilik yapanların partisi haline getiren, o CHP’de bile kendisini emniyette hissedemeyecek çapta bir adam, yıllardır CHP’nin başında oturuyor. Tenhalarda kaldığında her CHP’li, “nasıl kurtulacağız bu adamdan” diye soruyor ama o orada oturmayı sürdürüyor. Adamdan şikâyet edenler, hatta, Alevi olduğundan, Alevicilik yaptığından filan şikâyet de etmiyorlar, politika üretememesinden şikâyet ediyorlar. Şu kadar mebus içeri alınıyor, CHP’den çıt çıkmıyor. Hani çıkıp “hak etmişlerdi” diye gürleseler, o da bir politika. Ama ya şunlar küserse! “Hop ne oluyor” deseler “vay bizi HDP ile aynı pakette paketlerler” filan…

“Bize şunu yakıştırmasınlar” politikası CHP’nin politikası. CHP her ne ise o olmaktan utanan, ama o olmaktan utandığı şeyi değiştirmeye de takati olmayan bir parti. Ahali böyle bir heyete memleketi emanet eder mi? Etmez. AKP iyi olduğundan, ahalinin gönlünü ısıttığından kazanmıyor, karşısında Kılıçdaroğlu ve Bahçeli gibi çapsızlık rekortmenleri olduğundan kazanıyor.

***

Eh, durum tespiti ve böylece bir istikbal tahmini yapmış oldum.

Aslında yıllardır söyleyip durduğum bu şeyleri, durumu tespit ve istikbali tahmin için değil, daha çok halin sebeplerini analiz etmek için söyleyegeliyordum. Tuhaf olan şu: Kazanamayacağı aşikâr olan, politika üretemiyor olduğunu kendi taraftarlarının bile kabul ettiği şahıslar nasıl olup da değiştirilemiyorlar? Çok uzun süredir, ülke siyasetinin bu hale geleceğini zaten söyleyip duruyorum. Siyaset kurumu hasta ve eğer Türkiye içinde bulunduğu badireyi atlatabilirse, behemehâl değiştirilmesi icap eden şey siyasetin yapısı…

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin