Sokak
Ben çocukken, İzmir Güzelyalı’da yaz akşamüstleri, İmbat çıkmadan hemen önce, kadınlar bütün sokağı yıkarlardı. Çok geçmeden kapıların önüne gereken düzenler kurulur, akşam yenecek taze fasulyeler komşularla karşılıklı laf atarak ayıklanırdı. Sokak sefası, gece geç saatlere kadar sürerdi.
O tarihlerde Türkiye’nin başka yerlerinde de herhalde, iklim elverdiği ölçüde, sokak kültürünün hayatta önemli bir yeri vardı. Zamanla insanlar sokaklardan eviçlerine çekildi. İzmir’de bile…
İnsanların neden sokaktan eviçlerine çekildiğini açıklamak o kadar müşkül değil. Ama açıklamasak da olur. Bu halin neticelerini anlamak ise mühim. Eğer sokakları yaşayan şehirlerimiz olsaydı, bugün çözmeyi hayal bile edemediğimiz bir yığın problemi hiç bilmeyecektik. Çünkü onlar hiç mevcut olmamış olacaklardı.
***
Sokaklar farklı insanları birbirileriyle buluşturuyordu. Birbirine temas eden insanların, başkalarına zarar vermeye gönüllü olmaları o kadar kolay olmuyor. Daha önce yazmıştım, statlarda tel örgüler kalktıktan sonra, daha önceki sıklıkla vukuat olmadı.
Birbirine temas edemeyen insanlar ise, ötekiler hakkında söylenen her şeye inanabiliyorlar. Söylentiler zamanla cadı masallarını aratacak kıvama bile kavuşabiliyor.
Birçok ülkede, etnik veya dini ayrışmayı yumuşatmak kastıyla, şehirlerin tabii paylaşımına müdahale edildi. Farklı kesimlerin bir arada yaşamayı öğrenmesini sağlamak kastıyla, karışık mahalleler teşvik edildi. Yenilerde okudum, bu politikaların beklenen olumlu neticelerini ölçmek kastıyla yapılan bazı araştırmalar, araştırmacıları hayal kırıklığına uğratan sonuçlar vermiş. Araştırmaların kendilerine henüz erişemedim ama bu tür zorlama politikaların beklenenin tam tersine yol açmasını yadırgamadım.
Sokakta buluşmak ise, zorla birbirine yapıştırılmaktan yapısal olarak farklı bir şey. Gönüllü bir şey. Zaten sokağın tek etkisi sizi size benzemeyenler ile buluşturması da değil, kendi tenhanızdan çıkarması. “Yalnız insanın dostu şeytandır” derdi büyüklerimiz.
***
İnsanların artık asla sokaklara çekilemeyeceğini düşünüyordum. Eskişehir tersini ispatladı. On yıl önce eviçlerine sığınmış olan Eskişehirliler, artan bir hızla sokağa taşınıyorlar. Kar kış demeden, gece yarılarına kadar, şehrin merkezindeki yaya bölgelerinde veya parklarda yaşıyorlar.
Eskişehir’de çok misafirim oluyor. Hepsi de yeni Eskişehir’den çok etkileniyorlar. Eskişehir’in nesinden etkilendiklerini her biri farklı kavramlarla açıklıyor. Ama bana kalırsa, hepsini en çok etkileyen şey, unuttukları, özlüyor olduklarının bile farkında olmadıkları bir şeyi yeniden yaşıyor olmaları. Sokakta yaşanabileceğini hatırlamaktan etkileniyorlar.
***
Şehirlerimizde meydan olmamasının, Osmanlı politikası olduğu söylenir. Meydan kalabalıkların toplanmasına elverişlidir ve potansiyel muhalif hareketler için fırsat sağlar. Sokakların canının çekilmesi kimin politikası peki? Herkesin başkalarını ötekileştirmesinden doğan ve durmaksızın büyüyen gerilimden nemalananların mı?
Sahi siz en son ne vakit sokağa çıktınız?
Cemalettin N. TAŞCI