Sürü

Rivayet o ki, Erich von Holst bir golyan balığının ön beynini almış. Ön beyin, golyan balıklarında, sürü halinde davranmayı sağlayan ne varsa hepsini ihtiva edermiş. Ön beyni alınan golyan balığı tekrar suya salındığında, herhangi bir anormallik sergilemeden beslenmesini ve yüzmesini sürdürmüş. Davranışlarındaki biricik fark, sürüden ayrıldığında diğer balıkların kendisini takip edip etmemesini umursamamasıymış.

Ve rivayet o ki…

Sürü, keyfine göre sürüden ayrılan bu balığı takip etmeye, onunla birlikte istikamet değiştirmeye başlamış. Erich von Holst’un deneyini aktaran Konrad Lorenz durumu, “ameliyat edilen balık … kusuru sayesinde sürünün lideri haline gelmişti” diye yorumlamış.

Kusur?

Bir defa şunu bilmiyoruz, normal balık sürülerinde sürünün takip ettiği balıklar, yani sürülere liderlik eden balıklar acaba kusursuz mu? Belki de bazıları, bizzat tabiat tarafından, Erich von Holst’un eksilttiği şekilde eksik imal edilmiştir. Yani belki ön beyinleri tümüyle yok değildir de, çok daha az aktiftir. Sonra şunu da bilmiyoruz, Erich von Holst bir değil de birkaç balığın ön beynini alsaydı ve hepsini aynı sürünün içine salsaydı… Bu balıklar nasıl davranacaktı, sürü nasıl davranacaktı?

***

Bu mevzuları kafamın içinde evirip çevirirken, aklıma bir soru düştü: Balıklar —en azından bazıları— neden sürüler halinde yaşar? “Bir bilene sorayım” dedim kendi kendime. Bilebileceğini düşündüğüm bir yakınım da var. Ama soruyu doğru dürüst formüle edemedim. Google’a sormayı tercih ettim. Google beni Wikipedia’ya yönlendirdi (https://en.wikipedia.org/wiki/Shoaling_and_schooling).

Wikipedia’ya kalırsa, balıklar sürü halinde davranmakla birçok fayda elde ediyorlar. Mesela avcılara karşı savunma, avlakları daha başarılı tespit ve eş bulma konusunda daha yüksek şans. İlave olarak, sürü üyeliğinin hidrodinamik verimliliği artırarak balıklara fayda sağlamasının da çok muhtemel olduğu söylenmiş.

Eş bulma ve ilave olarak sözü edilen hidrodinamik fayda dışındaki her sebep bana manasız göründü.

Bir defa sürü halinde dolaşan balıkların, kendilerini avlayabilecek olanlar için bir tehdit olmadığı aşikâr. Hepimiz sürüye dalan daha büyük balıkların karnını kolaylıkla doyurduğu görüntülere şahit olduk. Zaten Wikipedia da, parantez içinde, avcı algılama ve bireysel kurtulma ihtimalinin artışı gibi açıklamalara ihtiyaç duymuş. Benim açımdan yine tatmin edici değil, sürü halinde davranma avcıları algılamaya nasıl katkı sağlasın. Öte yandan, sürünün bir bölümünü kurban verme karşılığında bir bölümünün kurtulması, bence, akıllıca bir alışveriş değil. Dağınık gezilse, kurtulanların oranı çok daha yüksek olabilir.

İkincisi, sürü halinde gezilirken herhangi bir besin bulunduğunda onu bütün sürünün paylaşması gerekir ki, ya bireyin hissesine düşen yetersiz olur veya sürüdeki bazıları yeterli hisse alamaz.

Ama eğer bazı balık türlerinde sürü halinde dolaşma güdüsü varsa, bunun evrimsel bir avantajı olmalı. Kendi hesabıma bulabildiğim açıklama, aşırı çoğalma eğiliminde olan balık popülasyonunun ekosistemin dengesini koruyacak şekilde kırpılmasına yardımcı olmak oldu.

Saçmalıyorum, boş verin.

Ama…

Bazı balıklar, bazı kuşlar —ve bazı insanlar— sürüler halinde davranıyorlar. Sürü halinde davranmakla ekstra bir güvenlik sağlamadıkları halde öyle davranıyorlar. Bir sırtlan sürüsü mesela, bir aslanı ürkütebilir ama bir koyun sürüsünün bir kurdu püskürtmeye yetmediğini biliyoruz. Yetseydi, çoban köpeği diye bir kavram olmazdı.

Koyunlar sürü halinde davranmakla karınlarını daha iyi doyurabiliyor da değiller. Aksine, yayılsalar daha geniş bir alandaki otlara erişme imkânları olur. Muhtemelen aynı şey, sürü halinde davranan balıklar ve kuşlar için de geçerli.

Sürü halinde davranmak daha iyi korunmalarına veya karınlarını daha iyi doyurmalarına yardımcı olmuyor ama yine de sürü halinde davranıyorlar. Muhtemelen aksi halde eş bulamayacaklarından ve… Wikipedia’da balıklar için söylenen hidrodinamik etki gibi, daha az efor sarf etmeye katkısı yüzünden.

Arılar ve karıncalar sosyal hayvanlar. Onlar da kalabalık kabileler halinde yaşıyorlar. Ama sürü halinde hareket etmiyorlar. Yuvalarından çıkan karıncalar da, kovanlarından çıkan arılar da —rasgele sayılabilecek bir biçimde— dağılıyorlar. Neticede koloni, her bir arının veya karıncanın sahip olduğundan çok farklı bir bilgiye sahip oluyor. Bu bilgi, birçok arının veya karıncanın, neredeyse sürü denebilecek bir tarzda, aynı istikamete yönelmesine yol açıyor. Ama o durumda bile arılar veya karıncalar balık veya kuş sürüleri gibi davranmıyorlar. İçlerinden birinin peşine takılıp hep birlikte yol almıyorlar. Besinin olduğu bölgeye bireysel seyahatler yapıp geri dönüyorlar.

Eh, birbirinden farklı iki sosyal strateji olduğunu söyleyebiliriz demek ki…

Neyse, siz arıları ve karıncaları unutun. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde… Sizin kendisini takip edip etmediğinizi umursamayan, kendi kendinize “bir bildiği olmalı” dediğiniz ama aslında herhangi bir bildiği filan olmayan, avcıların nerede, besinin nerede olduğu hususunda sizden daha kapsamlı bir bilgiye sahip olmayan, belki beyninin bir bölümü —belki tamamı— bir von Holst tarafından alınmış —belki tabiat tarafından sizden eksik halk edilmiş— keyfi bir biçimde yol alan birinin peşine takılıp, birlik ve beraberliğinizi sergileyin.

Aksi halde bir avcıya yem olma ihtimaliniz artmaz, karnınızı doyurma şansınız da azalmaz ama sürüyle birlikte sürüklenmekten başka bir şey bilmeyen bir zırcahil, sizi, şehrin ortasında, bir lokantada, nallayabilir.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin