SYRIZA
Bilmiyorum, bundan önceki Yunanistan seçimlerinden herhangi biri dünya gündeminde, şu son seçimler kadar yer işgal etti mi.
SYRIZA’nın zaferi, benim akranlarımın önemli bir bölümünü çok heyecanlandırmış görünüyor. Üstelik sadece Türkiye’dekileri değil, dünyanın muhtelif ülkelerindekileri de… Sol kelimesiyle içleri kıpır kıpır olanlardan söz ediyorum. Sol kelimesini duyunca tüyleri diken diken olanlar, zaten, seçimlerden önce, SYRIZA’nın kazanacağı belli olduğunda, âlemi alarma geçirmek için ne lazımsa yapmışlardı.
Sol kelimesini duyunca çölde bir serin meltem hissedenlerin, SYRIZA’dan beklentileri pek açık. Ezilen Yunanistan halkının kanını emen kapitalist finans çevrelerinin tekerine çomak sokacak, zenginden alacak, yoksula verecek, filan. Eh nihayet, hakkını arsız kapitalistlere yedirmemeye karar vermiş olan Yunanistan halkı, SYRIZA’nın arkasında hizalanıp, finans-kapitale haddini bildirecek işte, filan.
Mesele şu ki, dünyanın dört bir yanında sol kelimesini bir tür parola olarak kullananlar, o ezilen, kanı emilen kesimler değil. Yunanistan’da SYRIZA’ya oy verenlerin sosyolojik dağılımını bilmiyorum. Ama dünya genelinden yola çıkarak bir tahmin yapmam gerekse, okumuş, memurlaşmış, şehirli kesimler olduklarını tahmin ederdim. Çünkü bu hal, memleketin bilmişleri genellikle Türkiye’deki sola dair bir çarpıklık olarak görseler de, dünya solunun genel hali. Fransa’daki solcular da öyleler yani.
Kestirmeden söyleyeyim, sol denen şeyin ortak paydası ezilmişlik filan değil, Aydınlanma düşüncesi. Yani dünyanın berbat bir yer olduğunu ve fakat insan aklıyla düzenlenirse iyi bir yer olabileceğini varsayma hali sol denen şey. Buradaki anahtar terim insan aklı. İnsan aklının bir insan tekinde de zuhur edebileceğini varsaymak gerekiyor solcu olabilmek için. Eh, insan aklı bir tek kişide zuhur edebiliyorsa, her bir solcuda da zuhur edebiliyor olmalı (gerçi onlar meseleyi zuhur etme terimiyle ortaya koymazlar, akıllarıyla gerçeği bulmak olarak formüle ederler ya, neyse).
SYRIZA, göründüğü kadarıyla, benim bu klasik sol tanımımla ziyadesiyle uyum halinde. Muhtemelen tuhaf işler işleyeceğinin delili olarak okuyorum bu hali. Ama… SYRIZA çok elverişli bir dönemeçte, o dönemeci biraz daha keskinleştirerek zafer kazandı. Euro’nun hızlı bir düşüşü döneminde. Eğer Euro bu şekilde devam ederse, en azından bu şekilde kalırsa, mesela bu yaz Yunanistan’ın bir süredir atıl kalan turizm işletmeleri canlanacak demektir. Türkiye turizminin, ülkenin Euro bölgesinde olmamasından istifade kazandıkları Yunanistan’a dönecektir mesela. Bu da Yunanistan ekonomisi için, SYRIZA’nın yol açacağı tahribatın fazlasıyla telafisi manasına gelebilir.
Umarım öyle olur ayrıca.
***
Akşam’da yazarken yazmıştım: Kriz çıktığında Almanya’yı karıncaya, Yunanistan’ı Ağustos böceğine benzetip “oh olsun” minvalinde yazılar yazandan geçilmiyordu. Hâlbuki mesele kimin ne kadar çalıştığı değildi, Euro kuruydu. Almanya kuru yüksek tutabilecek kadar güçlüydü. Kur yüksek olunca da Almanya kazanıyor, Yunanistan kaybediyordu. O dönemde, benim bildiğim kadarıyla, Yunanistan’ın yanında yer alan benden başka kimse yoktu. O dönem Almanya’nın karşısında, Yunanistan’ın yanındaydım. Şimdi de öyleyim. Ağustos böceklerine de bu dünyada bir yer talep ediyorum. Herkesin karınca olamayacağı aşikâr olan bir dünyada yaşıyoruz. Hatta lüzumundan fazla karınca var. Yunanistan, bence, bu dünyada saygıdeğer bir yeri hak ediyor. SYRIZAlı veya SYRIZAsız…
Benim sol kelimesiyle heyecanlanan akranlarımın ise, zenginden alıp fakire verilen bir dünya nizamının tesis edilebileceği inançlarının sürdürülebilmesine ihtiyaçları var. Yunanistanlı veya Yunanistansız…
Fark, zannediyorum ki aşikâr. Ben halkların yanındayım. SYRIZA’ya oy vermeyen ezilenlerin de, oy veren Aydınlanmacıların da… Ama benim akranlarım bir ütopyanın yanındalar. Ben fikirleri halklardan, halkların gerçekliğinden üretmek gerektiğini düşünüyorum, onlar fikirlerine halkları uydurmaya çalışıyorlar, tabir caizse…
Dünya ekonomisi çığırından çıktı. Çıkalı çok oldu. Ama bu çığırından çıkış, çok akıllı birilerinin kendi akıllarını sistemin aklı yerine koymasının engellenmesinden kaynaklanmadı. Aksine, kendisini çok akıllı gören başkalarının kendi akıllarınca, devasa, sistemin organik karakterini bozabilecek büyüklükte iktisadi özneler inşa edebiliyor olmalarından kaynaklanıyor. Kestirmeden söyleyecek olursam, Microsoft veya Wal-Mart Aydınlanma aklına muhalif yapılar değil, aksine, Aydınlanma aklının tezahürleri. Yani sıkıtı rasyonalite eksikliğinden kaynaklanmıyor, rasyonalite fazlasından kaynaklanıyor.
Dünyanın, bugüne kadar birçok işimize yaramış olan Aydınlanma aklını aşacağını düşünüyorum. SYRIZAlı veya SYRIZAsız. Ama umuyorum Yunanistan halkının olabildiği kadar az acı çekeceği bir süreçte… Almanlar daha çok acı çekerlerse umurumda değil.