Tedbir
Birçok film seyretmişsinizdir. “Sayın” desem, birçok unutulmaz sahne sayabilirsiniz. Benim açımdan bir tek sahne, diğer hepsinin arasından sıyrılıp, en aydınlatıcı, en hatırlanmaya değer sahne olarak yerini koruyor. Contact filminin bir sahnesi.
Sahnenin öncesini hatırlatayım. Dr. Arroway (Jodie Foster), mevcut olduklarına bebekliğinden beri iman ettiği uzaylı medeniyetlerle temas etme imkânını, uzun çabalardan sonra, —hep öyle olur ya— son anda elde eder. Vegalılar, galaksiler arası bir yolculuğa imkân sağlayacak bir aracın planlarını yollarlar. Dr. Arroway minik bir kapsülden ibaret olan uzay gemisine binerken, planda mevcut olmadığı halde kapsüle bir koltuk eklendiğini görür. İtiraz eder. Güvenlik şefi, minimum güvenlik yoksa, Dr. Arroway’in uçmasına izin verilmeyeceğini kararlı bir biçimde söyler. Dr. Arroway bu tehdit karşısında geriler ve koltuğa bağlanmaya razı gelir. Avucunda, kendisine âşık olan rahibin son anda eline tutuşturduğu pusulayı tutmaktadır.
Gelelim sözünü ettiğim sahneye…
Derken sarsıntı başlar. Ama öyle böyle değil, Dr. Arroway’in şakulünü kaydıracak bir sarsıntıdır bu. Ve sarsıntı sırasında, Dr. Arroway’in avucundaki pusula elinden fırlar. Çekimsiz hacimde yüzmekte olan pusulayı almak için, Dr. Arroway kendisini çözer. Ayağa kalktığı anda sarsıntı diner. Ama sadece kendisi için. Koltuk, artan bir frekans ve şiddetle sarsılmaya devam eder. Nihayet menteşelerinden boşanarak, küçük kapsülün tavanına yapışır.
Uzatmayacağım. Bu sahneyi anlatmayı hep, “sarsılıyorsak tedbiri abarttığımızdan” diye tamamladım. Aydınlanmacı akılları, âlemin doğrusal (lineer) bir dokusu olduğundan şüphe etmeyen zihinleri inandırmanın imkânsız olduğunu biliyorum, ama tedbirin fazlası fazladır. Sarsıntıyı azaltmaz, artırır.
Aydınlanmacılar, Cumhuriyetin en başından beri, memleket sarsıldıkça kemerleri sıktılar. 12 Eylülcüler öyle yaptılar. Şimdi de aynı şey yapılıyor. Sarsılıyoruz. Her defasında biraz daha çok sarsılıyoruz. Hep daha çok tedbirle cevap veriliyor.
1 Mayıs bahanesiyle sahnelenen saçmalıkta bir defa daha gördük ki, Erdoğan, kendisinden öncekilerle tastamam aynı dünya tasavvurunu paylaşıyor. Ve yazın bir kenara, Erdoğan’ı rakiplerinin hiçbiri alt edemeyecek ama teknolojilerini akıl almaz bir hevesle ve işgüzarlıkla geliştirip durduğu polislerinin yapıp ettikleri alt edecek.
Çünkü dünya böyle. Eğer tedbiri abartırsanız, sarsıntıyı büyütür durursunuz. Kolay gele…