Terim, Yıldırım, Erdoğan

Terim’in takımı çuvalladıkça çuvallıyor. Terim’in takımı çuvalladıkça Terim daha uzun süreli kontratlar yapıyor ve daha geniş yetkilerle donatılıyor. Terim’in takımı, Terim’in yetkileri genişleyip kontrat süresi uzadıkça daha çok çuvallıyor. Hesap vermesi gereken mahlûk, gün aşırı hesap soruyor. Herkese hesap soruyor. Utanması olmadığını zaten biliyorduk ama bu kadarını hayal edebilen var mıydı, bilmiyorum. Ben, Terim’den daha baştan itibaren hazzetmemiş biri olarak, itiraf edeyim, bu kadarına hazır değildim. İnsan olarak dünyaya gelmiş olmanın dayattığı bazı sınırların mevcut olduğunu varsayıyormuşum besbelli.

Yıldırım çuvalladıkça çuvallıyor. Suçları biriktikçe birikiyor. Türk futbolunun ırzına geçmiş adam, herkese hesap vermesi gerekirken, herkese hesap soruyor. Durmaksızın hesap soruyor. Nerede durabileceği konusunda tahminde bulunmaktan uzun süredir caydım. Kendisini eleştiren bir öğrenciyi sınıfına kadar kovaladığına göre, anlaşılan o ki, durabileceği bir yer yok.

Erdoğan çuvalladıkça çuvallıyor. Onun durabileceği herhangi bir sınır olmadığını çoktan biliyoruz.

***

Yukarıda saydığım üç şahsın çok ortak özelliği var.

İyi giden her şey onlar yüzünden mesela, işler kötü gittiğinde ise zatıâlileri hariç herkes suçlu. Siz de…

Üçünün de sınırları yok. Üçünün de –her türlü muhalefeti bir ihanet olarak allayıp pullayan– ahlaksız tetikçisi çok.

Bahse konu olan şahısların üçü de mağlup yaratmak zorundalar. Ancak öyle galip gelebiliyorlar. Düşmanlaştırmaya müptelalar. Ancak düşmanlarına düşman olarak bu dünyada bir yerleri var.

Erdoğan da, Terim de, Yıldırım da, doğuştan alacaklılar. Onlar alacaklı ve herkes onlara borçlu. Siz de… Mesele şu ki, onlara borcumuzu ödedikçe, borcumuz artıyor. Başarısız olduklarında yetkilerini artırmanız gerekiyor her birinin. Daha uzun süreyle daha sınırsız bir güç sağlamanız gerekiyor zatıâlilerine…

Filan…

***

Terim yine esip gürlemiş. Yine hainler imal etmiş. Neymiş, milli takımın başarısız olmasını isteyenler varmış. Diyelim var. Hatta uzağa gitmeyelim, diyelim ki ben Terim’in başarısız olmasını istiyorum. Hatta bu yüzden milli takımın, mesele bu akşam Hollanda’dan fark yemesini bile istiyorum.

Eee?

Milli takım şu hallere düştüyse benim yüzümden mi? Değil. Olmadığı besbelli değil mi? Ne yapabilirim ki, elimden ne gelir ki? E peki, milli takım Letonya’ya dört puan kaybettiyse kimin yüzünden? Terim’in yüzünden… Terim’in işi bilmemesi yüzünden. Kulüpçülüğü yüzünden. Ve saire…

Siz şimdi yukarıda Terim için dediklerimi Yıldırım ve Erdoğan için, uygun bağlamlara yerleştirip tekrarlayın.

***

Üçünün bir ortak özelliği daha var: Üçü birden gidecekler. Bir sabah kalktığımızda bir bakacağız ki yoklar. Kâbus bitmiş. Belki sadece üçü gitmekle de kalmaz. Belki Terimlik, Yıldırımlık, Erdoğanlık da temelli gider. Her şeyden mağduriyet imal etmekler, her köşede komplolar, hainler imal etmekler, mağluplar imal etmekler, suçlu imal etmekler, alacak imal etmekler de gider belki.

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et