Toplum Ne Hale Gelmiş
Mühendis taifesi yönetim hakkında ukalalık edemezse eksik kalır diye düşünülmüş zahir, galiba ikinci sınıfta bir Yönetim dersine maruz kaldıydık. Ders bende herhangi bir iz bırakmadı.
Çocukluk işte, meselenin geçer notları biriktirip bir diploma almaktan ibaret olmadığını, Management dersinde öğrenemediğim şeyleri biliyor olmam gerektiğini vehmetmiş olmalıyım. Çocukluk işte, derste öğrenemediğim her neyse tam da onu, Management adlı herhangi bir kitaptan öğrenebileceğimi düşünmüş filan olmalıyım. Yazarını hatırlamadığım Management adlı bir kitabı kütüphaneden ödünç alıp okumuştum. Kitabı tercih sebebim de herhalde, altmış küsur sayfadan ibaret olmasıydı.
Kitap bende küçük çaplı bir depreme yol açtı. Depremin artçı şokları başka küçük depremlerin artçı şoklarına karıştı. O küçücük kitap, biriktirdiğim ne varsa hepsini enkaz altında bırakan sarsıntıları tetikleyen faktörlerden biri oldu. Büyük bölümü hâlâ hatırımda.
İnsanın dirseği ile bileği arasında iki adale grubu var ya… Bunların birisi kasılırken diğeri gevşer. Kolumuzu bu sayede oynatır, bu sayede iş yapabiliriz. Diğer Yönetim kitaplarında ima edildiği gibi, bütün unsurların bir merkezden gelen direktifle aynı istikamette hareket etmesiyle değil.
Adını hatırlamadığım yazarın bu metaforu, sadece yönetim değil, düzen hakkındaki bütün algımı da tepetaklak etmişti mesela. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz her söylendiğinde, birbiriyle zıtlaşan adale grupları gelir aklıma.
***
Yeryüzündeki bütün devletlerde, birbirinin alanına tecavüz etme riski olan taraflar var. Hemen her devlette bu taraflardan biri de ordu. E evet, Türkiye’de ordu olaya, başka ülkelerdeki muadillerinin hayal bile edemeyeceği kadar maydanoz olageldi. 28 Şubatları, 27 Nisanları yaşarken, gidişatın, herkesten çok ordunun hayatını zorlaştıracağını tahmin etmek zor değildi. Neticede, toplum işte bu hale geldi. Ordunun, en azından bazı ordu mensuplarının, tuhaf komplolara bulaştığı imaları geniş kitlelerde karşılık bulabiliyor. Komplolar ne kadar tuhaf olursa o kadar da mak(b)ul bulunuyor üstelik.
Toplumda “ordudur, her şey beklenir” kanaati yayılmışsa, artık, orduyu tabii sınırının ötesine püskürtmek üzere kılıçları kuşanmış gibi görülen her delikanlı, kahraman muamelesi görür. Sayın Erdoğan el yordamıyla da olsa toplumun bu ruh halini teşhis etti, hanidir sadece kahraman kadrosundan nemalanıyor.
Mesele şu ki, siyasi iktidar ordunun tamamlayıcı adale grubu değil. Ordunun bu gerçeği unutması tatsız bir durumdu. Siyasi iktidarın da unutması, tatsızlığı telafi etmek bir yana, ilave bir tatsızlık sebebi oldu. Harp Okullarında okutulan zırva Yönetim kitaplarının benzerlerini sivil okullarda okumuş olanlar, bir merkezden üretilen direktiflerle herkesi hizaya sokma yarışına girdiler. Tek fark direktiflerin muhtevasında.
***
Ordu ve medya sınırlara bu kadar pervasızca tecavüz edebiliyorsa, siyaset kendi alanını dolduramıyor da, biraz da ondan. Bütçe görüşmeleri Sercan’ın transferi kadar yankı yapmıyorsa, işimiz var demektir. AKP’nin işe talip olacağı, siyasete itibarını iade etmek için kafa yoracağı yok. Çünkü madeni buldu, ordunun bileğini bükme hikâyesine malzeme yetiştirmekten gayrı bir ihtiyacı yok. Muhalefet bu bilek güreşinde taraf oldukça, Erdoğan’ın kahramanlık hikâyesi de büyüyor.
Hatırlayan kalmadı ama marifet, memleketin gerilimlerinden memleketin hayrına iş çıkarabilmekteydi.
Cemalettin N. TAŞCI