Tunus, TT Arena, Ucube

Dünya sistemini üç yüzyıldır besleyen santraller hanidir tekliyor. Hiçbir şey eskisi gibi çalışmıyor. Derin dondurucular ise hepten iflas etti. Dondurucunun en ücrasına saklanmış olan Tunus bile çözüldü ya…

Tunus mevzuu her açıldığında, Fransız kültürünün Türk çocukları ikircikli bir dille konuşuyorlardı. Müslüman bir ülkeyi övmeyi içlerine sindiremiyorlardı. Öte yandan sevgili Fransa’larının medeniyet götürdüğü bir ülkeydi Tunus. Bir başarı hikâyesiydi.

Halbuki Tunus ölüydü. Maddi kaynaklarının yağmalanması filan o kadar da dert değil, dişe dokunur bir hâsılatı yoktu. Dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin mirasçıları sahneden çıkmışlardı. Ne gam… Fransızlar tatil için Tunus’a gittiklerinde kendilerini evlerinde gibi hissediyorlardı ya, kâfiydi.

Tunus hayata dönmeye çalışıyor, Fransızca konuşan Türklerin çıtları çıkmıyor. İçleri cız ediyordur ama bir süre sesleri çıkmaz.

Tunus’ta kısa bir çalkantıdan sonra, muhtemelen daha demokrat görünen bir rejim gelir. Fransızca eğitilmiş olan askerler ona bile tahammül edemez, Fransız ordusunun da desteğiyle Tunus’u bir defa daha kurtarırlar. İşte tam o operasyondan önce bir halkla ilişkiler faaliyeti lazım gelir. Bizim Fransızlar o safhada devreye girer. Tunus’un onlarca yıldır nasıl soyulduğu unutturulur, yeni rejimin gericiliği, medeniyet düşmanlığı bülten bülten anlatılır.

Nihayetinde Tunus’un da bir Erdoğan’ı olur. Memleketin herhangi bir derdine deva olamaz. “Bunlar alnı secde görmüş adamdan korkuyorlar” filan diye hedefe yerleştirir Fransız kültürünün Tunuslu çocuklarını. Onların kendilerine öğretmenlik taslayıp durmasından yılmış olan ahalinin reylerini toplar bir güzel.

***

Belki o sırada Tunus’ta bir stat filan yapılır. Memleket daha demokratik oldu zanneden birileri ıslıklar, yuhalar Tunus’un Erdoğan’ını… İşitemezsiniz, çünkü ses yayından alınır. Hempaları başlarlar hemen “bu ne nankörlük” filan diye. “O olmasaydı bu stada bir koltuk bile konamazdı” filan diye.

Tunuslular anlamaz devletin yaptığı stat için Erdoğanlarına neden minnet duymaları gerektiğini. Belki de anlarlar. Belki de stat yapılmasaydı, stada harcanan kaynaklar eşin dostun cebine gidecektir. “Biraz fedakârlık yapın” diye ricacı olmuştur belki. Kıramamışlardır, stat da bu sayede yapılabilmiştir. Akla başka şey de gelmez hani.

***

Tunus’ta biri, Osmanlı zulmünü hatırlatan bir anıt yapmaya kalkar mesela. Beyefendi “gözü olan herkes estetik ile ucubeyi ayırabilir” diye gürler. Ne kadar haklı olur. “Ben ayıramam” diyen var mı aranızda? “Ben ayıramam” diyen kimseyi tanıyor musunuz?

Boğaz vapurlarında Ravel çalarak ahaliyi terbiye etmeye soyunan tek parti iktidarı da ayırıyordu estetik ile ucubeyi, Erdoğan da ayırıyor. Tunus sokaklarında kadın polisleri görünce “işte medeniyet” diye kendinden geçen zavallılar da ayırıyordu, şimdi Tunuslular nihayet sokaklara çıkınca “demokrasi gelecek” diye hayal kuranlar da…

İnsanlar estetik ile ucubeyi ayırabilenler ve ayıramayanlar diye tasnif olmaz. Herkes ayırır. İnsanlar, kendisinin estetik bulduğunu herkesin bulmayabileceğini içine sindirebilenler ve sindiremeyenler diye tasnif olur.

Birbirlerini yumrukladıklarına bakmayın, kafaları aynı. Hepsi estetik ile ucubenin arasındaki sınırın, tam da kendilerinin çizdiği yerden geçtiğinden emin. Hiç biri ahalinin bir başöğretmene ihtiyaç duyduğundan şüphe etmiyor. Sadece müfredatları farklı.

Cemalettin N. TAŞCI

Politik•a•politik sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin