Türkiye ve Rusya
Dün, Elçi’nin öldürülmesinin ardından, bölgede hem Türkiye’yi hem de Rusya’yı denklem dışına itecek şeyler yaşandığını ima ettim. Bu sabah CNN Türk’te İlber Ortaylı da benzer şeyleri söylemiş.
***
Zaman zaman, mesela “Erdoğan ne yapacak” diye sorular soruluyor. “Bilmiyorum” diyorum ama bu cevap, sanki Erdoğan ne yapacağına karar vermiş de biz bu bilgiye sahip değilmişiz gibi algılanıyor. Elbette öyle durumlar da oluyordur ama genellikle durum başka oluyor. Erdoğan karar vermemiş oluyor yani.
Siz, mesela yarın akşam ne yapacağınıza bugünden karar vermiş olmuyorsunuz. Siyasette hal daha da böyledir. Genellikle karar verme mecburiyeti hâsıl olmadan karar verilmez, daha önce yazmıştım. Mesela Ortadoğu’da mevcut statükonun sürdürülemeyeceği belli olduğunda, birileri oturup “bu iş böyle gitmeyecek, yeni durum hakkında karar verelim” filan demediler. Orada birileri ihtiyacı hissedip Medeniyetler Çatışması makaleleri yazdı, başkaları başka projeler imal ettiler. Ama bu işleri yapanlar karar verici değildiler –zaten bu işlerin, Ortaylı’nın da işaret ettiği gibi, bir karar vericisi yok. Temel mesele, karar verme ihtiyacı hâsıl olduğunda, karar vericilere yardımcı olarak malzemeyi imal edip stoklama meselesi. Ya… Bazı ülkelerde böyle işler var. Birileri hayatını bu tür işlerle kazanıyor.
Bütün bunları söylemek gerekiyor, çünkü memlekette işlerin sanki fabrika yönetilirmiş gibi yürüdüğüne dair yaygın bir kanaat var.
***
Bağlayayım.
Bölgede yeni bir tasarım ihtiyacı belireli çok oldu. Ama kimse “aha işte proje bu, derhal uygulayalım da işimize bakalım” filan demedi.
Sürecin başında, yani 2010’larda momentum Türkiye’nin lehineydi. İpler Batı’nın elindeydi ve Ortaylı’nın deyişiyle ne olacağını değilse de ne olmayacağını tayin etme gücüne sahip olan aktörler, Rusya ve İran’ı –ve İsrail’i de– dışarıda bırakmak konusunda mutabıktılar. Sahanın enerjik aktörü Kürtlerdi ve Türkiye Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti ile barıştırıldı.
Derken…
Rüzgâr döndü. Ne oldu, nasıl oldu bilmiyorum ama İran sahaya girme şansı yakaladı. İran’ın sahaya girmesi, onun markajcısı olarak İsrail’e de ihtiyaç doğurdu. Türkiye bu süreci yönetemedi.
Bugün hâlâ karar şekillenmemiştir ama momentum artık Türkiye’nin çok aleyhine. Ortaylı ile bu hususlarda, zannederim mutabıkız. Türkiye’nin menfaatlerinin, çok uzun bir aradan sonra Rusya’nınkiler ile ilk defa örtüştüğü konusunda da… (Ortaylı İran’dan hiç söz etmemiş, bu hususta ne düşündüğünü bilmiyorum, bunu da belirteyim.)
***
Bir Rus uçağı düşürdük.
Rusya’nın gösterdiği reaksiyon, haber bülteninde dişe dokunur bir malzeme olmayan televizyon kanalının, bülten öncesi “azz sonraa” çığırtkanlıkları gibi görünüyor bana. Beklenti yaratmak konusunda kusursuz da… Muhteva sıfır. İç politikada işe yarıyordur, o ayrı.
Bence Rusya farkında, denklemin dışına itildiğinin ve bu işin Türkiye marifetiyle gerçekleştirildiğinin. Türkiye marifetiyle bölgeye çekildi ve Türkiye ile birlikte paketlendi. Kaderi Türkiye’ye bağlı ve fakat uçağını da Türkiye düşürdü. Fena kumpasa geldiler.
Bence Rusya farkında. Sonunda bir Kürdistan kurulacak ve Rusya’nın Kürdistan’da hissesi olmayacak.
Mesele şu: Acaba Türkiye ne kadar farkında?