Türklerin En Nadide İcadı
Memleketin, Anayasa değişikliği, referandum, Guiza filan gibi fevkalade mühim meseleleri var. Ama geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz ki, mühim meselelerimiz olmasaydı da KPSS gündemde bir yer bulamayacaktı. Üstelik, aylardır bu sınava hazırlanan ve geçtiğimiz hafta sonu salonlarda terleyen yüz binlerce aday bile bu hale içerliyor gibi görünmüyor.
Anlaşılan o ki, KPSS’ye girenler, uzun süredir kendilerini en çok meşgul eden meseleyi bir memleket meselesi olarak görmüyorlar, her biri kendi meselesi olarak görüyor. “Anlaşılan o ki” diyorum, çünkü elimde gerçek bir veri yok. Çünkü, bildiğim kadarıyla KPSS’yi mesele edip, hakkında araştırma yapan filan olmadı.
Anlaşılan o ki, sınava girsin girmesin, herkes için KPSS nezle gibi sıradan bir mevzu. Eğer siz de KPSS’yi herkesin başına en az bir defa gelen sıradan bir şey olarak görüyorsanız, yanılıyorsunuz. Sadece bizim başımıza geliyor. KPSS Türklerin bir icadı. 21. Yüzyılın başlarında insanlığa hediye ettiğimiz ama bizden başka kimsenin henüz taklit etmediği, aklı başında kimsenin de taklit etmeyeceği bir icat.
KPSS sıradan bir mevzu değil ve üstelik sadece sınava girenlerin meselesi de değil. Memleket meselesi. Memleketin en mühim meselelerinden biri. Birçok sebeple öyle ve bu sebeplerin hepsi bu daracık köşeye sığmaz.
***
Askerlik yaparken bir gece, yağmur demeyi hak etmeyecek kadar ince ve sinsi bir yağmurda iki saat nöbet tutmuştum. Yağmurun bu kadar incesine ve hissedilmezine hiç rastlamamıştım. Koğuşa döndüğümde, “donuma kadar ıslandım” tabirinin laf olsun diye kullanılmadığını artık biliyordum. İç çamaşırlarım bile, sanki çeşmenin altına tutulmuşlar gibi sırılsıklamdı. Nöbetten birkaç saat önce, bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda, yemekhaneden kantine kırk metrelik mesafeyi koşarak gidip gelirken iyice ıslandığımda ise, hiç değilse iç çamaşırlarım kuru kalmıştı.
Bizi mütemadiyen ıslatan, iliklerimize işleyen o sinsi rutubet gibi birçok şey var, KPSS de onlardan biri. Memleketin hali ve istikbali üzerinde, Anayasa değişikliğinden filan çok daha müessir olduğundan şüpheniz olmasın.
***
Thatcher İngiltere’ye makas değiştirtirken, “herkes başkalarının gönüllü olarak bedelini ödeyebileceği bir şeyler üretmeli” filan gibi bir laf etmişti. Makul ve adil görünüyor. Ama görünüşe aldanmayın. Kendilerine yıllarca “uslu dur, diplomanı al, ücretli işini hazır edeceğiz” denmiş, mekteplerde zihnen ve ruhen işçileştirilmiş olan milyonlarca insana, iş işten geçtikten sonra böyle meydan okumak makul de değil, adil de değil.
İnsanlar ile işlerin arasına KPSS gibi bir engel konduğunda, bir adalet yanılsaması yaratılmış oluyor. Başarısız olana, “başaramayan sensin” denmiş oluyor. Anlaşılan o ki işe yarıyor, bir işe giremeyenler, suçu kendilerinde buluyorlar. Hâlbuki iş kıt. Diyelim sekiz yüz küsur bin kişi sınava giriyor, sınav neticelerinin geçerli olduğu dönemde kaç kişi için yer açılacağı belli değil. Hiç açılmazsa… Teorik olarak o da mümkün yani.
KPSS her yıl yüz binlerce başarısız, kendisini başarısız bulan insan üretiyor. Ne için? Muktedirler rahat etsin diye. Bu, kesinlikle akıllıca bir alışveriş değil. KPSS’de çıkan soruların doğru veya uygun olup olmadığının hiç önemi yok. Sınavın mevcudiyetini sorgulamamız lazım.
***
KPSS’ye dair daha pratik hususlar da var. Perşembeye…
Cemalettin N. TAŞCI