Ümit ile Korku Arasında
2002’den beri ipler ellerinde. Kuçu-Kuçu Âşıkları Derneği Başkanlığına kadar, gözlerine kestirdikleri hemen her koltuğu ele geçirdiler ama AB’den YÖK’e, yolsuzluklardan ekonomiye kadar, açtıkları hiçbir tezgâhta hâsılat yok. TSK’ya, Anayasa Mahkemesine, Bekir Coşkun’a, Aysun Kayacı’ya, akla gelebilecek her muhalefet kırıntısına muhalefet etmekten gayrı bir marifet görmedik. Şimdi de Kürtlere muhalefet ediyorlar. Âlicenaplık göstermiş, teneffüste top oynamaya izin vermiş de, şimdi yaramazlık yapan birkaç çocuk yüzünden izni iptal eden Başöğretmen edalarıyla iktidarcılık oynayan bu zevat, bu akıllarla, memleketin en kanlı, en can yakıcı meselesine el attığından beri dehşetli korkuyorum.
Öte yandan, acemice sahnelenen bu orta oyununda bile bir fırsat gören, bir ümit imal etmeye çalışan ahalinin ferasetine bakıyorum, ümitleniyorum. İçinden cenaze çıkmış evlerde “ben yandım eller yanmasın” hayallerinin yeşermesini, manasız bir savaşta çocuklarını kaybetmiş insanların ellerinde kalan biricik şeyi, acılarını bile feda etmeye hevesli olmalarını görünce, ümitsizliğe düşmekten utanıyorum.
***
Sittin senedir muhalefetteler. AKP’nin beyan ettiği niyetlerinde bir arpa boyu yol alamamış olmasını bir tarafa bırakıp, gizli ajanda avcılığına çıkıyorlar. AKP korkusundan başka hiçbir sermayeleri yok. Biriktirmeye niyetleri de yok. Olup biteni avuçlarını ovuşturarak, “hah işte şimdi boka battılar, bu proje iflas eder, AKP de altında kalır” diye hayaller kurarak seyrediyorlar. Türkiye’nin görüp gördüğü en basiretsiz siyasi iktidarı siyaset minderinde yenmek için bir zekâ kırıntısı sergileyemeyenler, memleketin belki de son fırsatını nasıl dinamitleyeceklerinden başka herhangi bir şey düşünmüyorlar. Dehşetli korkuyorum.
Öte yanda, hiç tanımadığım gencecik insanlar, İki Dil Bir Bavul gibi, Nefes gibi filmler yapıyorlar, ümitleniyorum. Hâlâ bir Atatürk, bir Çanakkale filmi yapamamış olabiliriz ama Varlık Vergisi’nin, 12 Eylül’ün filmlerini yapmaya başladığımızdan beri, sinemadan ümitliydim zaten. Bizim bize bakmamıza vesile olan, bize eğri büğrü de olsa ayna tutan sinema, bu meselede de, hem de tam zamanında imdada yetişti diye düşünüyorum.
***
Kazancakis’in Zorba’sı “hiçbir şeyden ümidim yok, hiçbir şeyden de korkmuyorum, hürüm” demişti. Oturdukları koltuklarda ebediyete kadar oturmaktan başka hiçbir konuda ümidi olmayan ve bir gün o koltuktan kalkmak zorunda kalmaktan başka hiçbir konuda korkusu olmayan, dolayısıyla diğer bütün konularda sonuna kadar hür olan, bu yüzden de her şeyi göze alabilir durumda olan, gözü kara zevat korkutuyor beni. Ellerinde bu kadar kudret birikmiş olması korkutuyor.
Köylerinde denkledikleri silme ümit dolu olan bagajları yolda kaybolan, büyük şehirlerin istasyonlarına katıksız korku halinde inen, şehirde yoktan ümitler, yoktan korkular istihsal eden, hep ümit ile korku arasında gidip gelen sokak çocukları, ve sokak çocuklarının işi olan sinema ise ümidimi tazeliyor.
Cemalettin N. TAŞCI